Özellikle son 18 yılda ülkemizde cömertçe söylenen yalanlar, yapılan usulsüzlükler ve sorumsuzluklar yüzünden Türk halkına kötü örnek olunuyor, topluma büyük zarar veriliyor. Ekonomik koşulların her geçen gün daha da kötüye gittiği böyle bir dönemde bazı şeyhlerin de savsata ile sulu sözleri moralimizin daha da bozulmasına sebep oluyor.
Bazı tarikat liderlerinin işledikleri ayıp olaylardan sonra şimdi de adına Menzil tarikatı şeyhi konumundaki zat-ın söylediklerini konuşuyoruz ulusça. Önce Menzil tarikatı liderinin sarf ettiği sözlerine bir bakalım. Bazı müritlerine hitaben konuşma yapan şeyh efendi, “İzmir depremi sırasında Allah’la görüştüm ve depremin daha da şiddetli olmasını engelledim!” dedi.
Neymiş efendim şeyh efendi Allah’la görüşmüş ve İzmir depreminin çok daha şiddetli olmasını önlemiş. Rüyada görülmesi dahi mümkün olamayacak böyle bir yalanı söyleyen kişi 10 binlerce inananın şeyhi konumunda. Gerçekten pes doğrusu. Böyle bir şeye inanmak, kabul etmek mümkün olabilir mi?
Gerçek olan o ki; yalanın vergisi yok, sigortası yok. Karşısındaki kişi veya kişileri kandırma, aldatma ve sömürme kararında olan her kim olursa olsun yüksekten, olması mümkün olamayacakta olsa atabildiği kadar atacaktır.
Şöyle bir baktığımızda bazı tarikat liderlerinin yaptıkları belirtilen cinsel istismarlarla ayrıca adına Menzil tarikatı denen tarikatın şeyhi olduğu söylenen zat-ın yaptıkları Türk toplumuna kötü örnekler oluşturduğunu görüyoruz. Ama belirttiğim gibi yalanın vergisi yok, sigortası yok. Ayrıca yalan söylemenin sırını da yok. İsteyen istediği kadar atabilir, yalan söyleyebilir.
Bu ve bunun gibi savsatalara söylenecek tek şey “Kardeşim söylediğin kadar güçlü isen bizleri Yaratan Allah’tan birde zamların durmasını, bizleri yönetenlerin daha bilinçli olmalarını iste yeter!” şeklinde olur.
AKP’nin Türkiye’yi nereden nereye getirdğini ibretle izliyoruz. Türkiye’nin AKP’yi daha fazla taşıyamayacağı çok net bir şekilde görülüyor.
LÜTFİ ELVAN’A GÖREV
Türkiye’de en ünlü damat özelliğini taşıyan ve yıllarca Türk ekonomisine hakim olan Berat Albayrak nihayet görevinden istifa etti. Berat Albayrak istifa etti mi, yoksa ettirildiği mi, o da henüz belli değil.
Açlığın, fakirliğin, işsizliğin ve hele hele adaletsizliğin had safhaya ulaştığı ülkemizde toplumun morali gerçekten çok bozuk. 82 milyonluk ülkemizde insanlarımız yarınlarına dahi umutla bakamaz oldu. Yaşanan tüm olumsuzluklar yetmezmiş gibi birde yaşanan tüm olumsuzluklara kulak tıkayan, görmezden gelen kısacası üç maymunu oynayan bir de havuz medyası var.
İktidara hizmet etmekten başka hiçbir şeyi görmeyen besleme havuz medyası. Ülkenin Maliye ve Ekonomi Bakanı istifa ediyor, adamlar bir tek satır dahi yazı yazamıyor. Ama ne iş yapıyorsunuz sorusuna da “GAZETECİLİK” diyebiliyorlar. Bu tür tutum ve davranışlar her şeyden önce kendi okurlarına, kendi televizyon izleyicilerine büyük saygısızlıktır. Bunun başka bir tarifi olamaz.
Maliye ve Ekonomi Bakanlığına Lütfi Elvan’ın getirilmesi özellikle bölgemiz insanları açısından sevindirici olabilir. Lütfi Elvan’ın Türkiye açısından faydalı olup olamayacağıdır önemli olan. Onun için beklemekten başka yapabileceğimiz hiçbir şey yok.
ALİ ERBAŞ YİNE KONUŞTU
Diyanet İşleri Başkanı bay Ali Erbaş, yine konuştu ve dedi ki, “Deprem ahretin habercisidir” buyurdular. Lafa bakar mısınız? Depremler ahretin habercisiymiş.
Diyanet İşleri Başkanı gerçekten çok alem biri. Durup durup sırf konuşmuş olmak için konuşuyor, her konuştuğunda da inançlarımızı sarsıyor! Türkiye’nin 2021 yılı bütçesinde 7 bakanlıktan daha fazla bütçe alacak olan Diyanet İşleri’nin başkanı olan Erbaş’a diyorum ki;
“Hocam yakın çalışma arkadaşlarınla birlikte; ülke şartlarına göre, kallavi maaşlar aldığınızı 82 milyon Türk insanı biliyor. Uzmanlık alanın olmayan işlere fazla karışmayıp maaş almaya devam etmenin daha faydalı olacağına inanıyorum. Siz bırakın patatesle patatesçiler, depremle, depremle ilgili uzmanlar ilgilensin.
Bay Ali Erbaş’a şunu da sormak gerekir. Deprem sadece Türkiye’de mi oluyor?
“Ağzı olan konuşuyor” diye bir söz vardır ya ne de doğru imiş!