Geçtiğimiz hafta bu köşemde Hizbullah terör örgütünün dününü, bugününü yazmıştım. Sadece Tarsus’ta işlediği cinayetleri yazmıştım. HÜDA-PAR’ın Hizbullah’ın siyasi uzantısı olduğunu belirtmiştim. Her fırsatta HDP’yi eleştirenlerin HÜDA-PAR ile ortak olduklarını gördüğüm için yazmıştım o köşe yazımı.
Siyasetin böyle bir şey olduğunu, sıkışınca önüne gelen kim olursa olsun ona sarılmak olduğunu öğrenmiş olduk AKP siyasetinde. Bir kilo soğanın 30-35 TL’ye satıldığı ülkemizde 21 yıldır yönetenlerin gitmemekte direndiklerini görmüş olduk mevcut tabloda.
Ben yeniden geçen Cuma günü yazdığım köşe yazıma dönmek istiyorum. Hizbullah ile onun siyasi uzantısı HÜDA-PAR’ı konu alan o köşe yazımdan sonra çok sayıda trolün sosyal medya üzerinden saldırıya geçtiğini gördüm!
Önce şunu ifade edeyim. Trol demek bir kişiye veya bir güce sadakat duymak demektir. Troller kendi hür iradeleriyle karar veremez, hareket edemez. Söz konusu köşe yazımda Hizbullah terör örgütünün geçmişte Tarsus’ta gerçekleştirdiği cinayetleri yazmıştım. Bu köşemde, bu gazetede zerre kadar yalan olmaz. Yazdığım o köşe yazımda değil bir cümlenin, bir tek kelimenin yanlış olduğunu hiç kimse söyleyemez; iddia edemez. Anlaşılıyor ki, siz gerçeklerden hoşlanmıyorsunuz.
Bir kilo peynirin 200-250 TL olduğu, bir kilo kuru soğanın 30 TL’ye satıldığı ülkemizde gerçekleri görmeyen, ülkemizi yönetenlere kulluk etmeyi sürdüren trollere hayırlı işler diliyorum!
Gerçeklerin bir gün mutlaka orta yere çıkmak gibi bir huyu vardır. Bu gerçeği unutmamak gerekir.
SECCADEYE SIĞINMAK
Nüfusumuzun ezici bir çoğunluğunun yaşadığı günü kurtarma derdinde olduğu günümüz Türkiyesi’nde, yönetenlerin çok basit işlerle uğraşıyor olması toplumumuzun daha çok üzülmesine, umutlarının daha da azalmasına sebep oluyor.
Son bir haftadan beri AKP’nin önde gidenlerinin 1 metrelik seccadeyle uğraşıyor olmasına bir anlam verilemiyor. Neymiş efendim Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaoğlu farkında olmadan seccadeye basmış. Koca AKP işi gücü bırakarak Kılıçdaroğlu’nun üzerine giderek linç etmeye çalıştılar. Hem de enflasyonun ülkemizde yüzde 80 olduğunu unutarak!
Tam 21 yıldan beri her türlü günahı işlemekten geri kalmayacaksın, Kılıçdaroğlu’nun istemeyerek seccadeye bastığına sığınacaksın. Seccade birilerinin işlediği günahların 100 binde birini dahi örtmez. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin milyarlarını yandaşlara peşkeş çekeceksin sonra da, bürokratlarının 3-5 ayrı yerden kallavi maaş almalarına göz yumacaksın, sonra da seccadeye sığınacaksın. Türk halkı böyle bir anlayışa prim vermez.
ELHAMDÜLİLLAH DEPREMİN
ALTINDA KALMADIK!
Genel seçimler yaklaştıkça Recep Tayyip Erdoğan’ın çok daha gerildiğini, siyasi rakiplerine tehdit ve hakaretler yağdırdığını görüyoruz.
Özellikle İyi Parti İstanbul İl Başkanlığı binasının kurşunlanmasından sonra Genel Başkan Meral Akşener’i tehdit eden boyutlara varan sözler kullanan Recep Tayyip Erdoğan, üstelik Meral Akşener’in kendisinden özür dilemesini istemişti. Hem kurşun yiyeceksin, hem de özür dileyeceksin. Bu olacak şey değil.
Daha sonra katıldığı bir iftar yemeğinde konuşan Erdoğan, “Ulusça üzgünüz. Böylesine büyük bir deprem yaşamamıza rağmen Elhamdülillah depremin altında kalmadık” dedi. Oysa depremlerde yaşadığımız felaketin boyutu çok büyük.
Açıklanan resmi rakamlara göre depremde ölen insan sayısı 50 bin 399, yaralı sayısı ise 100 binin üzerinde. Yerle bir olan konut sayısı ise 300 bin civarında. Tüm bunlara rağmen hala depremin altında kalmadık denmesinin bir mantığı olabilir mi?