Başarırsızlığın ölçüsü nedir bilmem ama; bildiğim tekşey gelinen noktada Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin artık yönetilemediğidir; iyi yönetilemiyor olmasıdır!
Her geçen gün bir önceki günü arar hale geldik. Üst üste gelen felaketler ve felaketler karşısında sergilenen becerisizlikler, ulus olarak başka bir deyişle ülkesini seven insanlarımızı daha çok karamsarlığa sevk ediyor, sorunların çoğalmasına yetiyor; insanlarımızı umutsuzluğa düşürüyor.
İyi yönetilemediğimiz için özünde bozuk olan ekonomimiz COVID-19 salgınıyla daha da bozuldu. Salgının başladığı ilk aylarda 5 paralık maskeyi dahi dağıtamadık. Daha sonrada elin bulduğu aşıları alamadığımız için bir ölçüde binlerce insanımızın göz göre göre ölmesine şahit olduk!
Daha sonra peş peşe gelen sel felaketleri ise yine can ve mal kaybına neden oldu. Yaşanan sel felaketlerinin ana sebebi ise dere yataklarına apartman yapılmasıydı. Bu bilimsel olarak da kanıtlandı.
Ekonomisi çökmüş, 10 milyon işsiziyle zor günler yaşayan ülkemizin bir anda Afganistan’lılarla dolmaya başladığına şahitlik ettik. Ülke sınırlarımız yol geçen hanı oldu!
Afgan sıkıntısını yaşadığımız böyle bir süreçte ülkemizin 132 köşesinin yanmaya başladığını gördük. Ulus olarak hepimizi kahreden, hepimizin kalbini ve yüreğini dağlayan yangın olaylarında kaybettiğimiz insanlarımızı geri getirmemiz elbette ki mümkün olamayacaktır. Üzüntümüzün ana sebebi elbette ki kaybettiğimiz insanlarımızdı. Kaybettiğimiz canlı hayvanlar, kaybettiğimiz o güzelim ormanlarımız, yeşilimiz çektiğimiz acıyı, ızdırabı fazlasıyla arttırıyordu. Yüzün üzerinde ayrı noktada yanan ormanlarımıza yeterli müdahaleyi yapabilecek sayıda yangın uçağının olmadığını öğrenmiş olmak ayrı bir ızdırap kaynağı oldu hepimiz için.
Etrafımıza şöyle bir baktığımızda küçücük bir ülke olan Yunanistan’da 38 yangın söndürme uçağının var olduğunu öğreniyoruz. Fransa’da 26, İtalya’da 19, İspanya’da 17 yangın söndürme uçağı var. Saydığım ülkelerden yüz ölçümü ve nüfusu kat be kat büyük olan, orman ülkesi statüsünde bulunan Türkiye’de ise yangın söndürme uçağı sayısı ise sadece 3…
Böyle bir gerçeği mantıkla izah edebilmek mümkün olabilir mi? Yaşadığımız orman yangını facialarında sergilenen tavır hiç de hoş bir tavır değildir. Hani bir laf var ya “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir” diye, tıpkı onun gibi oldu.
“Yanan yanar, yanmayan orman bizimdir” mantığıyla hareket ettik. Kaybettiklerimizi bir daha geri getirilemeyeceğinin hesabını yapmadık, yapamadık. Bir ölçüde “inadım inat” mantığıyla hareket ettik.
Son yangınlarda 8 güzel insanımızı kaybettik. On binlerce canlı varlığımızı yitirdik, sınırsız ormanlık alanlarımızı kaybettik ve en önemlisi doğamızı kaybettik. Hep kaybettik ama nedendir bilinmez (!) suçlu aramayı hiç ihmal etmedik. Cumhuriyet Halk Partisi’ni ve CHP’li belediyeleri de suçlu gösterebilme çabalarından hiç geri duramadık.
Yüz milyonlar harcanarak yaptırılan saraylar, CHP’nin miş gibi, Kemal Kılıçdaroğlu için inşa edilmiş gibi. Amaç muhalefeti suçlu göstermek. Hepsi o kadar.
Kim ne derse desin Türkiye’nin iyi yönetilemediğini net bir şekilde söylememiz gerekiyor, ifade etmemiz gerekiyor.
“Tebdili kıyafette hayır vardır” sözü boşuna söylenmiş bir söz değildir.