Kötü yönetimler bireyleri veya toplumları hoş olmayan alışkanlıklara sevk eder. Tıpkı bugün Türkiye’de insanların bir ölçüde alkole sevk edildiği gibi.
Son günlerde Türkiye’de başta Mersin olmak üzere çeşitli il’lerde insanlarımızın sahte alkolden zehirlenerek öldükleri yolunda haberler yapılıyor. Sahte içki yapıp bunu piyasaya sürmek, insanların ölümlerine sebep olmak elbette ki suçtur. Sağlığa zararlı alkolü yapıp piyasaya sürmekte suç, onu satın alıp içmekte suç. Bunda kuşku yok. Ancak topluma bu zemini hazırlamanın da suç olduğunu görmek gerekir.
İşsizliğin had safhada olduğu, asgari ücretinde 2.300 TL olduğu ülkemizde nüfusumuzun en az yüzde 80’inin geçim sıkıntısı çektikleri gerçeğini göz ardı etmemek gerekir.
Bırakın iş bulamadığı için boş gezen insanlarımızı, asgari ücretle çalışan insanlarımız dahi çok zor durumdalar. 2.300 TL maaş alan insanlarımız, emeklilerimiz ne yapacaklarını, nasıl geçineceklerini şaşırmış vaziyetteler.
Zam furyasının aralıksız olarak devam ediyor olması ise ayrı bir dert! Emeklinin, asgari ücretlinin aldığı para pula döndü.
Devletimizin maliyeti 10 TL olan 35’lik rakıyı 80 TL’ye, yine maliyeti 20 TL’yi geçmeyen 70’lik rakıyı da 160 TL’ye satıyor olması ise ayrı bir sorun. Bir ölçüde vatandaşa “ben içmiyorum, sende içme” denilmek isteniyor!
Senin tuzun kuru. Bir elin yağda, bir elinde balda. Aklına alkol almak gelmiyor olabilir. Yaşam koşullarının altında inim inim inleyen vatandaşın ne yaptığını, nasıl yaşadığını biraz olsun bilmek gerekir; düşünmek gerekir.
Sadece sahte alkol satanla alıp içen suçlu değildir. İnsanlarımızı sahte alkol içmeye mecbur kılan ortamı yaratanlarda en az onlar kadar suçludurlar.
DİYANETİN BÜTÇESİ
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Diyanet İşleri Başkanlığı’na ayırdığı yıllık bütçe kelimenin tam anlamıyla dudak uçuklatıyor.
İşsizliğin, fakirliğin, ezilmişliğin, hukuksuzluğun kol gezdiği ülkemizde adına Diyanet İşleri Başkanlığı denen kuruma milli hasıladan ayrılan pay ister istemez insanlığı çekememezliğe itiyor.
Bu durum Diyanetin 105 bin kişilik kadrosunun dışında kalan birçok kişiyi kıskançlığa itiyor! İçinde bulunduğumuz 2020 yılında 11 milyar TL bütçesiyle tüm dikkatleri üzerinde toplayan Diyanet İşleri Başkanlığına yeni yılda, yani 2021 yılında ayrılan bütçe miktarı ise 12 milyar 900 milyon TL olacağı açıklandı. Ayrılan bu bütçe 6-7 bakanlığa ayrılan bütçenin toplamından daha fazla.
Diyanet İşleri Başkanlığı’na ayrılan bu kallavi bütçeyi kıskanmamak mümkün olabilir mi? Diyanet İşleri Başkanlığı bu paraları ne yapacak, nerelere harcayacak, hangi tarikata ne kadar yardım edecek gerçekten çok merak ediliyor. Yukarıda da belirtmiştim. Milyonlarca insanımızın işsiz ve aç olduğu, emeklilerimizin inim inim inledikleri ülkemizde Diyanet İşleri Başkanlığı’na ayrılan bütçe haklı olarak dillerden dillere dolanıyor!!!
Koronavirüs salgınının görüldüğü ilk günlerde Türk halkından 10’ar TL para toplayan hükümet esnafa, çiftçiye, emekliye, işsize sadece seyirci kalırken Diyanet İşleri Başkanlığı’na 12 milyar 900 TL bütçe ayrılması büyük haksızlık olarak değerlendiriliyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı kadrosunda yer alan imam ve müftülerin Türkiye koşullarında çok iyi maaş aldıklarını da unutmamak gerekir.
Yoksa imam ve müftülerin maaşlarına zam hazırlığı mı yapılıyor?