Ülkemizde yaşanan ve yaşanmakta olan olumsuzluklarla ülkemizi yönetenlerin söylemlerini yan yana getirdiğimiz zaman üzülmemek, kahrolmamak mümkün olmuyor. Türk halkı, kendisiyle bir ölçüde alay edildiğini hemen fark ediyor.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin ulu çınarı ve Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin başlattığı “Askıda Ekmek Projesi” başarıyla (!) devam ederken, gariban insanlarımız da bir ölçüde derin nefes almış oldu! Çünkü ekmek sorunu, çok ciddi bir sorun. Bu sorunun ne denli değerli olduğunu ekmeğe hasret insanlarımızla bay Bahçeli çok iyi bilir! Sn. Bahçeli ekmeksizliğin ne olduğunu bilmiyor olsaydı eğer “Askıda Ekmek Projesini” başlatmazdı diye düşünmemiz gerekir!
Devlet Bahçeli’nin “Askıda Ekmek Projesi” tüm hızıyla devam ederken orta yere çıkan Tayyip Erdoğan, “Türkiye’de evine ekmek götüremeyen bir tek vatandaşımızın olduğuna inanmıyorum” diyerek ülkemizde yaşanmakta olan ekmek savaşına dahil olmuş oldu.
Bir tarafta AKP hükümetinin tek destekçisi konumundaki Devlet Bahçeli’nin başlattığı Askıda Ekmek Projesi, diğer tarafta ise “Evine ekmek götüremeyen bir tek kişinin olduğuna inanmıyorum” diyen Tayyip Erdoğan. Öte tarafta ise “Evimize ekmek götüremiyoruz” diye feryat eden Malatyalı esnaf odası başkanı. Türk toplumu ekmek konusunda kime nasıl inanacağına şaşırmış vaziyette. Ekmek konusunda ki en doğru cevabı Türkiye’nin içine düşürüldüğü çaresizliği söylüyor aslında. Ama doğruyu kabul etmekte zorlanıyoruz.
Türkiye gündeminin küçük bir parçası ekmek olur da fırıncılarımız konuşmaz mı? Elbette ki konuşurlar ve konuşacaklardır da. Girdi fiyatlarının sürekli arttığını belirten Türkiye Fırıncılar Federasyonu yöneticileri, fırıncı esnafının büyük zorluklar içerisinde olduğunu, ekmek zammının da kaçınılmaz bir hal aldığını söylediler. Aynı durum Tarsus’ta da geçerli. Bir çuval unu, her alışlarında zamla karşılaştıklarını belirten fırıncılar, bunun fiyatlara yansıtılmasının kaçınılmaz olduğunu belirtiyorlar.
Maalesef ki Türk lirası değer kaybediyor, alım gücü her geçen gün daha da azalıyor.
Dünyada kendi kendine yetebilen sayılı ülkeler arasında iken, geldiğimiz noktaya bakar mısınız?
Bir dilim kuru ekmek bugün Türkiye gündemindeki yerini aldı. Önümüzdeki süreçte “tuz” da ülke gündemine girer ise şaşmamak gerekir. Çünkü gidişat böyle söylüyor. Oraya doğru hızla tırmanıyoruz. Yaşadığımız kentin adı Tarsus, Mersin veya bir başka isim olabilir. Ülkemizde aslında üzülecek, endişe edecek en küçük bir olay yoktur! “Askıda Ekmek Projesi” Devlet Bahçeli’den, bardaksız, tüpsüz, şekersiz 200 gramlık keyif çayı da Recep Tayyip Erdoğan’dan olunca, vatandaşın tüm sorunu çözülmüş oluyor!
Hiçbir Türk insanının ah demeye, vah demeye hakkı yoktur sanırım. Üstelik ülkemizde yönetiliyor ya. Nasıl yönetildiğini de sormaya gerek yok. Çünkü her şey, her gelişme orta yerde duruyor. Yeter ki görmek isteyelim.
HALA “KANAL İSTANBUL MU?”
Yaşadığımız her deprem felaketinden sonra “deprem öldürmez, çürük binalar öldürür” gerçeğini hatırlar, sonra unutur “nerede kalmıştır” der yola devam ederiz.
İzmir’de yaşanan felaketten sonra da değişen bir şeyin olmayacağını göreceğiz. Onca insanımızı göz göre göre kaybettiğimiz halde özellikle birçok müteahhidin yine fazla para kazanma hırsıyla davranacaklarına şahit olacağız ulusça. Görmesi, müdahale etmesi gerekenler de dün olduğu gibi bundan sonra da bildiklerine devam edeceklerdir. Hele hele hükümetlerimizin çıkarttıkları o ünlü “İmar Barışları” var ya; can’larımızı göz göre göre ölüme sürüklediğimiz o İmar Barışlarına yine devam edileceğinden kimsenin şüphesi olmasın.
Her şeyi “KADER” olarak kabul etmemizi isteyen o ünlü devlet adamlarımız ise yayınlayacakları küçük bir başsağlığı mesajları ile sorunların çözüme kavuştuğunu kabul edip, gelecekle ilgili en küçük bir tedbirden söz etmeyecekler. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm olanaklarını betona yatırarak belli bir zümreye sahip çıkmaya devam eden AKP’nin önde gidenleri bundan böyle de “Kanal İstanbul” derler mi, onu bekleyip göreceğiz?
Çok gerilere gitmemize gerek yok. Henüz Kocaeli, Van, Elazığ, Malatya depremlerinin yaralarını saramadığımız bir dönemde İzmir depremiyle de gerçekten çok sarsıldık. Yaşadığımız deprem felaketlerini görünce “Allah korusun” muhtemel olan Marmara depremini düşünmek dahi istemiyoruz. Merak edilen o ki; iktidarın önde gidenleri hala Kanal İstanbul Projesinin peşinden koşup-koşmayacaklarıdır.
* * *
Yaşadığımız deprem felaketlerinin doğanın bir gerçeği olduğunu da artık görmemiz, öğrenmemiz gerekiyor.