
Konuşuyor konuşuyor lakin köylüler tek kelime bile anlamıyor.
Köylünün biri dayanamayıp soruyor.
-Sayın politikacı bey deminden beri konuşuyon konuşuyon fakat bizler tek kelime bile anlamadık.
-Ne diyon, doru dürüst bi anlatıver hele…
Politikacı kızgın tekrara başlıyor anlatmaya.
-Şimdi sizin köyünüz orman köyü değil mi?
-Evet
- İşte bu orman köyünün ormanlarını satıp paraya çevirecem.
-Bu parayla sizin köyün suyunu getirecem.
-Getirdiğim sudan eşekleriniz, inekleriniz, içecek… Tabi sizde içeceksiniz. Ama eşekleriniz inekleriniz daha fazla içecek.
Köylüler şaşkınlıkla sorarlar:
-O neden?
-Çünkü İşkembeleri sizden daha büyük de ondan!
-Sonracıma elinizde ki semirmiş ineklerinizi satıp yol yapacam.
-Yol yapınca n'olcak? Diyorsunuz değil mi?
-N'olcak? dedi köylü hep bir ağızdan…
-Eşeklerinizi satıp araba alacaksınız...
Köylülerin kafası iyice karıştı!
Ama tekrar tekrar anlamadık demeye utandılar.
Politikacı: -Nasıl şimdi anladınız mı? Deyince
Köylüler: -Anladık anlamasına da eşekleri satmasak?
Politikacı: Yahu araba alacaksınız araba….Diye çıkışınca:
Köylüler: Araba benzinle çalışır politikacı bey, bizde benzin alacak para nerde.
-Hiç olmazsa eşeklerimiz bedavadan ot yerler, masrafsız olur.
-Peki eşekleriniz kalsın ama yularlarını ben tutacam, yani yularları bende olacak, anlaştık mı?
Köylüler Allah senden razı olsun anlaştık politikacı bey deyip alkışlarla uğurlarlar.
O gün bu gün köyde ki tüm eşeklerin yularları politikacının elindeymiş!!!
***
KRALIN RÜYASI
Sarayın akşam sofrasında her zaman ki gibi sadece kuş sütü eksikti.
Kral yedikçe yedi yedikçe yedi... İçtikçe içti…
Gırtlağına kadar doyunca üzerine bir ağırlık çöktü.
Yatak odasına geçti.
Yatak odası dediysek bildiğiniz odalardan değil, arena büyüklünde, yatacağı yatak bile garibanın oturduğu evden büyük..
Yatağa uzandı, uzanır uzanmaz da uykuya daldı.
Derin uykudayken; sarayın bahçesinde bir uğultu koptu.
Kral ''hayırdır inşallah'' deyip telaşla kalkıp pencereye koştu.
Dışarıda ben deyim on bin, sen de elli bin… Kadınlı, erkekli, çoluklu çocuklu, yaşlısı, genci, sanki memlekette kimse kalmamış, sarayın bahçesinde doluşmuş…!
Hizmetçilere seslendi, cevap alamdı, daha da telaşlandı, korumalarına seslendi, onlardan da ses seda yok...
İyice korkmaya başladı: kalabalığın uğultusu yeri göğü inletiyor ''Zalim Kral Çık Dışarı…'' diye bağırıyorlardı.
Korkudan titremeye ve sağa sola koşuşturmaya başladı.
Koşarken yorulmuştu ama korkudan da yerinde duramıyordu.
Koşarken '''ne diye bu kadar büyük yatak odası yaptırdım? diye hayıflandı. ''Sanki at koşturacam?'' diye sinirli sinirli söylendi.
Tam bu sırada, birisi kolundan çekiştirmeye başlayınca iyice korktu.
Yatak odasına kadar girdiler diyerek hızla kolunu kurtarmak için çekince yataktan düştü, düşmeyle birlikte gözlerini açtı ki ne görsün, kolundan tutan karısıydı gördükleri de rüyaydı.
Derin bir ohhh çekti.
Kralın, bu korkunç rüyadan ders çıkardığını sandıysanız, yanıldınız!
Bu rüyadan sonra daha da zalimleşerek okumuş yazmış kim varsa yaşlı genç demeden zindanlara da çürütmeye devam etti…!!!
***
MİLLETVEKİLİNİN ALTIN SAAT DOLU VALİZİ
Günahı anlatanların boynuna; Milletvekilinin birisi koca bir valizle Almanya'dan dönüşte, Alman gümrüğünde durdurulur. (Türkiye'de olsa dokunulmaz ama orası Almanya)
Gümrük memuru sorar:
Valizde ne var?
-Kuşyemi.
-Aç bakalım.
Açar ki valiz en pahalısından altın saatlerle dolu.
Gümrük memuru: -Sayın vekil hani valiz de kuşyemi vardı? Türkiye'de kuşlar altın saat mi yiyor?
Milletvekili pişkin pişkin şöyle der:
-Oooo Türkiye'de bizim kuşların, önüne ne koysan yer, yetim hakkı, işçi hakkı, emekli hakkı ile birlikte ne haltlar yiyor; bi görseniz aklınız tavana vurur!!!
***
NE ÇIKACAĞINI BİLMİYORUM
Av merakı olan bir milletvekili dağ köyüne gelir.
Muhtar ve 2 köylüyle birlikte avlanmaya çıkarlar.
Muhtar:
-Beni takip edin, ben buraları iyi bilirim.
Giderlerken karşılarına küçük bir delik çıkar.
Muhtar:
-Yatın, tavşan deliği!
Milletvekili ve diğerleri tam siper yere yatar ve inden çıkan tavşanı vururlar.
Daha sonra büyükçe bir deliğe rastlarlar.
Muhtar yine:
-Yatın, bu bir Tilki ini! Derken çıkan Tilkiyi de vururlar.
Biraz daha ilerlediklerinde, kocaman bir delikle karşılaşırlar.
Muhtar yine heyecanla:
-Yatın, Ayı ini!
Milletvekili ve yanındakiler biraz bekledikten sonra çıkan Ayı'yı da vururlar.
İlerlemeye devam ederler.
Önlerine çok büyük bir delik çıkar.
Muhtar korkuyla:
-Sayın vekilim bu delikten ne çıkacağını bilmiyorum, yatın, ne çıkarsa şansımıza.
Ertesi gün gazetelerde şu haber çıkar.
''Milletvekili, Köy Muhtarı ve 2 avcı tren altında can verdi.''
***
AKLINIZDA BULUNSUN: Hayat, bazen kapıları kapatır; ama her kapanan kapının ardında yeni bir yol vardır.