İç güdüsünde biraz olsun duyarlılık olan, sorumluluk olan ve sevgi olan hiçbir insan dünyada yaşanan üzücü olaylara karşı duyarsız kalamaz. Biraz olsun duyduğu, öğrendiği acı bir olay için mutlaka üzülür insanoğlu.
İnsanoğlu dünyada meydana gelen olaylar için üzülür ama kendi yaşadığı ülkede meydana gelen eşdeğerdeki olaylar için elbette daha çok üzülür. Ya kendi yaşadığı bölgede meydana gelen olaylara baktığımızda insanoğlunun üzüntüsünün doruk noktalara çıktığını görüyoruz. Doğal olarak böyle oluyor.
Koronavirüs salgını dünyada yaşayan tüm insanların ortak sorunu oldu; ortak belası oldu!
Geride bıraktığımız 2019 yılının sonlarında Çin’de görülen ve daha sonra tüm dünyayı saran koronavirüs salgını yüzünden dünya genelinde şu ana kadar yaklaşık 400 bin insanımızı kaybettik. Hastalığa kapılan insan sayısı ise milyonlarla ifade ediliyor. 3-5 Avrupa ülkesinin dışında dünyanın ekonomisi ise sarsılmış vaziyette. Dünyanın süper gücü olarak bilinen Amerika Birleşik Devleti’nin ne hallere düştüğü ise gözler önünde.
Amerika’da bir siyahi insanın polis tarafından insanlık dışı bir uygulamayla öldürülmesi bardağı taşıran son damla oldu ve halkın sokağa dökülmesine sebep oldu. Yeteneksiz Trump’ın düşünmeden konuşmaları ve demeçleri olayı daha da körükledi! Amerika’nın tüm eyaletlerine yayılan protesto gösterilerinin nereye varacağı ise belli değil.
Amerika’da yaşanan olaylar her şeyin para olmadığını gösteriyor. Akıl, vicdan ve merhametin olmadığı yerde ekonomik güçte çaresiz kalıyor. ABD’de yaşananlar bunun en canlı örneği.
Dedim ya; koronavirüs salgını gerçekten kötü vurdu. Tüm dünyayı olduğu gibi elbette ki bizi de yani Türkiye’yi de vurdu!... Yarınlarda ne ile karşılaşacağımızı bilmeden normalleşme sürecine girdik. Maske takmayan yurttaşımızdan, sosyal mesafeye dikkat etmeyen vatandaşımıza kadar hepsini görmemiz gayet mümkün.
Günü gelmeden normalleşme sürecine girmemizin temelinde ise elbette ki ekonomi yatıyor. Yaşadığımız Türkiye Cumhuriyeti’nde yeterince üretim yaptığımız söylenemez. AKP’li yıllarda ülkemizin ekonomik dengesi de bozulmuş vaziyette. Birlikte yaşadığımız toplumumuzun çoğunluğunun ezildiğini, günü kurtarmaya çalıştığını hep biliyoruz. Salgın hastalığın başladığı günden günümüze kadar geçen yaklaşık 4 aylık süreçte Türk insanı neyi varsa onu tüketti. AKP’nin yön verdiği devletimiz ise malum. Elin gavuru dediğimiz devletler vatandaşlarına “Sen sağlığına dikkat et, başka hiçbir şey düşünme. Ekonomik ihtiyacını ben karşılarım” derken Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendisi için vatandaşlarından hiç olmasa 10 TL göndermesini istedi.
Aradaki farka bakar mısınız!?
“Elin gavuru” dediğimiz ülke yöneticileri vatandaşlarına “siz sağlığınıza dikkat edin, ekonomik sorunlarını biz çözeriz” derken bizimkiler vatandaşlara “varsa siz bize yardım edin” dediler.
Ekonomi başta olmak üzere Türkiye’de başka bir şeyden söz etmeye gerek var mı?