
Ligin son haftasında Tarsus İdmanyurdu’nun iki lig maçı vardı. İlki erteme maçıydı. Çarşamba günü Ankara’da Altındağ ile oynadığımız maçı 5-0 kazanmıştık. Tarsus’a döndükten sonra Cumartesi gecesi tekrar yola çıkarak Kırıkkale’ye gitmiştik. Çünkü Pazar günü deplasmanda Kırıkkalespor ile şampiyonluk maçı oynayacaktık. Tarsus’tan 8 otobüs dolusu seyirci ile gitmiş ve 8 otobüsü de Makine Kimya Fabrikası’na park etmiştik. Araçların güvende olacağı düşünülmüştü.
Karşılaşma o kadar önemliydi ki, Kırıkkale’ye galibiyet şarttı. Tarsus İdmanyurdu’na ise beraberlik dahi yetiyordu. Karşılaşma 1-1 devam ederken, karşılaşmanın 90. dakikasında gelişen Kırıkkale atağında ceza sahasına 2 metre kala yapılan harekete hakem penaltı noktasını göstermişti. Hakem ise o dönem Türkiye’nin en önemli hakemlerinden Ertuğrul Dilek’di.
Hakemin verdiği penaltıyı Kırıkkale takımının kaptanı Burhan kullandı ve topu üst taraftan dışarı yolladı. Daha sonra çıkan olaylarda ise 4 kişi hayatını kaybetmişti. Birçok kişide yaralanmıştı.
Geniş Güvenlik önlemleri altında otobüslerin bulunduğu MKE fabrikasına gittiğimizde otobüslerin tüm camlarının kırıldığını görmüştük. Tarsus İdmanyurdu’nun şampiyon olup 2. lige yükselmiş olması her şeye yetiyordu. Camsız otobüslerle yola çıktık ve 15-16 saat sonra Tarsus’a gelmiştik.
Kırıkkale’den dönerken (şimdilerde Çamtepe gişelerinin bulunduğu yerden) Tarsus kent merkezine kadar insan seli misali bir kalabalık tarafından karşılanmıştık.
Benim hayatımda en güzel anılardan bir tanesi olmuştu bu olay. Kaldı ki maçın hakemi Ertuğrul Dilek, daha sonra anılarını yazdığı kitabında Kırıkkale-Tarsus maçında verdiği penaltı kararının aslında penaltı olmadığını, ancak bir katliamı önleyebilmek için penaltıya hükmettiğini itiraf etmişti.
Tarsus İdmanyurdu ile ilgili çok anılarım olduğu muhakkak. Özellikle yaşı 50’inin üzerinde olan insanlarımız daha iyi bilirler diye düşünüyorum.
Buraya kadar yazdıklarımı niçin kaleme aldığıma gelince… Bakıyorum da hasbelkader Şehir Stadı’nın önünden geçen veya 2-3 maça gelen zat-lar öyle Tarsus İdmanyurtlu olmuşlar ki, sormayın gitsin. Hele hele bir fırsatını bulup kulüp yönetimine giren olursa, o çok daha farklı oluyor. 55 yıldan beri bu köklü camianın peşinde olanlara TİY sevgisini anlatmaya çalışıyorlar, aşılamaya çalışıyorlar.
Bu konuyu burada kesiyor, bugüne gelmek istiyorum. Profesyonel bir kulübü yaşatabilmek gerçekten çok zor bir olaydır, ağır bir yüktür. İstisnai isimler dışında. Örneğin merhum Erkut Kuzeyman gibi bir para babası bulup da kulübü emanet etmek şans işidir. Erkut Kuzeyman’dan sonra yani yaklaşık 40 yıl sonra Harun Şahin Kırbıyık’a rastladık. Kırbıyık adını duyunca da çokta sevinmiş ve kulüp başkanlığına getirmiştik. Ne var ki Kırbıyık, henüz Tarsus’a girerken kafadan yanlış yoldan (!) girdi ve yaptığı o talihsiz açıklamayla da hatasına ekleme yaptı. Onun içindir ki Kırbıyık rüzgarı çok kısa sürdü.
* * *
Görülen o ki bu köklü camia bugün için çok sıkıntılı bir süreç yaşıyor. Transfer tahtasının dahi hala kapalı olduğu bir dönemde neyin ne olduğu, yapılan transferlerin yeterli olup-olmayacağı konusunda henüz somut bir bilgi dahi yok. Tarsus Belediye Başkanı Haluk Bozdoğan’ın düşe-kalka sürüklendiği bir dönemde 100. kuruluş yıl dönümünü kutlamaya hazırlanan Tarsus İdmanyurdu ayakta kalabilir mi, o da tartışılır vaziyette.
Buradan Haluk Bozdoğan’a seslenmek istiyorum…
Sayın Bozdoğan yukarıda da belirttiğim gibi profesyonel bir camiayı ayakta tutabilmek her babayiğidin harcı değildir. Tam 40 aydır görevdesin ama Sarı-Lacivertli kulübe kalıcı bir çözüm üretemedin. Hiç olmasa bundan sonra ki süreçte oturduğun koltuğun sağladığı manevi güçle ve kuracağın samimi diyaloglarla kesin bir çözüm üretmenin yollarını ara.
Bu yıl hem içinde yer alınacak Beyaz Grupta bulunan takımlar, hem de ekonomik sıkıntılar nedeniyle Tarsus İdmanyurdu’nu çok çok zor bir sezon bekliyor. Düşünmek dahi istemiyorum ama Tarsus İdmanyurdu sezon sonunda korkulu rüya görürse, bunun vebali de, sonuçları da ağır olur!
Vakit henüz geçmiş değil. Biraz samimiyet, birazda gayret yeterli olacaktır. Oturduğun koltuk her şeye yetecek güçtedir.
HER ÖLÜM ERKENDİR AMA
Güzel bir insan olabilmek pek kolay değildir. Hayatın tüm zorlukları karşısında güzel olarak kalan insanlarımızı da “GÜZEL” olarak değerlendirmemiz asli bir görevdir.
Hani derler ya “Her ölüm erkendir” diye. Bu söz pek doğru bir söz olmasına rağmen Hasan Güvendir’in vefatı, daha erken bir ölüm oldu.
Tam 72 yıllık hayatına rahatlıkla sığdırdığı tüm güzellikleri onurlu bir şekilde taşıyan Hasan Güvendir’in vefatı, sevenleri için hiç de kolay olmadı.
Mekanın cennet olsun Hasan Başkan, Sevenlerine ve ailesine başsağlığı diliyorum.