Gazeteci yaşadığı toplumun gözüdür, kulağıdır, dilidir…
Gerçek gazeteci aldığı sağlıklı bilgileri en doğru biçimde kamuoyuna sunan kişidir. Bu kuralın değişmesi de mümkün değildir.
Ne var ki, dürüst gazetecilerin sayıları her geçen gün azalıyor olsa da doğruları gizlemeye kimsenin gücü yetmiyor, yetmeyecektir de. Bu böyle biline…
Ne Türk Kızılay’ı üzerinden tarikatlara milyonlarca dolar aktarılması, ne Ensar Vakfı’nda öğrencilere cinsel istismarda bulunulması ne de Atatürk havalimanında 2 pistin üzerine hastane yapılması olayları istendiği halde toplumdan gizlenemedi. Yani dürüst gazeteciler tarafından bulunup Türk halkının bilgisine sunuldu.
Aklın, mantığın, dürüst insanların kabul etmeyecekleri bu gibi olaylar nedense AKP sayesinde günümüzde sıkça yaşanmaya başlandı. Benzeri bir olayda Mersin’in Erdemli ilçesinden yükseldi. Nasıl mı oldu? Hemen anlatayım…
Bölgemiz limon üreticilerinin mağduriyetlerini önlemek amacıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’in manevi katkılarıyla 100 ton limon satın alarak İstanbul’daki hak sahibi insanlara dağıttı.
Yaşanan limon hadisesi bu…
Limon olayı bu kadar net bir şekilde gözler önünde dururken Erdemli’de Mahmut Dölek isimli bir şahıs, karşısına da sözde bir üretici (!) alarak güya röportaj yapmak ister. Çekimden önce Mersin’den İstanbul’a giden limon olayını çarpıtması istenen konuşmacı konumundaki kişiye, neler söyleyeceği Mahmut Dölek tarafından tekrar tekrar söylenir!
O sırada 3. bir şahısta hem konuşmacı kılığındaki kişiyi, hem de elinde kamera olan zavallıyı çeker. Olayı duyan havuz medyası ise olayın üzerine balıklama atlar!
Daha sonra ise art niyetli kişilerin yaptıkları hayali senaryo tüm çıplaklığı ile orta yere dökülür.
Olayın Vahap Seçer tarafından yargıya taşınacağını düşünüyorum. Böyle olması gerekir.
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğunda oturmakta olan Vahap Seçer’le en az 50 yıldır ağabey-kardeş diyalogumuz var. Karşılıklı sevgi, saygımız da hatırı sayılır vaziyette. Ayrıca Vahap Seçer’in siyasetle ilgili düşüncelerini ilk paylaştığı kişilerden birinin ben olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. Aradan 13 ay geçmiş olmasına rağmen makamına gidip de “görevin hayırlı olsun” demediğimi de ifade edeyim.
Şunu net bir şekilde söylüyorum ki, Vahap Seçer’den söz edilirken hep Tarsus vurgusu yapılıyor olması dikkat çekiyor. 13 aydır Taş Binaya gidip de hayırlı olsun dememiş olmam Vahap Seçer’i unuttuğum anlamına gelmez. Vahap Seçer’in bir açığını, bir suistimalini yakalayan buyursun kaleme alsın.
Ama buradan açıkça söylüyorum, sadece ve sadece “çamur at izi kalsın” anlayışıyla Vahap Seçer’i karalamak isteyen her kim olursa olsun karşısında beni bulur.
Koronavirüs nedeniyle tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde hayat durma noktasına geldi. İşyerleri kapalı, esnaf kepenk açamaz vaziyette.
Böyle bir dönemde, en ücra köşedeki ihtiyaç sahibi bir yurttaşın boğazından bir lokma girmesi için elinden geleni yapan, yüzbinlerce insana yemek, ekmek, gıda kolisi dağıtma çabasında olan Vahap Seçer’in yaptığı güzellikleri görmezden gelerek, kendi menfaatleri için yıpratma çabasında olanlar “zavallı olduklarını” bilsinler.
* * *
Eski Tarsus Kaymakamlarından merhum Ali Ülger, “Tarsus’ta yaşamak bir ayrıcalıktır” derdi.
Bende diyorum ki;
Tarsuslu olmak ayıp değil, mutluluktur. Yaşadığımız Türkiye Cumhuriyeti’nde 82 milyonluk insanımız hangi güzelliğe layık ise şüphe yok ki, Tarsuslular’da layıktır.