Allah’ın kul olarak yarattığı her hangi bir insan, ne kadar sabırlı, ne kadar hoşgörülü olursa olsun yetmiyor. An geliyor, patlamak zorunda kalınıyor. Bir ölçüde isyan ediyor o sabırlı insan.
Yaklaşık 23 ay önce yapılan yerel seçimlerde Tarsus’ta Cumhuriyet Halk Partisi’nin kazanması, özellikle demokrat kesimde büyük bir heyecan yaratmıştı. Haluk Bozdoğan ile özlenen güzelliklere kavuşulacağı umudu yeşermişti.
Aradan geçen 23 aylık zaman dilimi içerisinde hiç de öyle olmadığı görüldü. Tabi ki şu ana kadar. Yarınların ne getireceğini bekleyip göreceğiz.
Böyle olmasındaki en önemli unsurun ise Haluk Bozdoğan’ın kendisi olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Yaşanmakta olan olayı dürüstçe tarif etmek gerekirse Haluk Bozdoğan’ın farklı bir karaktere sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Görüldüğü kadarıyla Bozdoğan, gerçeklerden pek hoşlanmıyor! Bazı konularda bir dediği, bir diğer dediğine tezat teşkil ediyor.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi zaman zaman özel hayatıyla da gündeme geliyor. Şunu net bir şekilde ifade etmek isterim ki, insanların özel yaşamlarına müdahale etmek, bunu şantaj unsuru olarak kullanmak kimsenin haddine düşmez. Ama Tarsus Belediye Başkanlığı koltuğunda oturmakta olan bir kişinin de çok dikkatli olması gerekir. Hakkında yazılanların veya konuşulanların doğru olup olmaması elbette ki önemli.
Dilden dile dolaşan söylemler, hem Haluk Bozdoğan’a, hem oturduğu belediye başkanlığı koltuğuna, hem de Cumhuriyet Halk Partisi’ne hiç yakışmıyor. Velhasılı hepsine birden yazık oluyor. Yaşanmakta olan hadiseler kendini insan olarak ifade eden herkesi derinden yaralıyor, siyaseten umutsuzluğa sevk ediyor.
* * *
Olumsuzluklar elbette ki bunlarla sınırlı değil. Cumhuriyeti kuran partinin, yani Cumhuriyet Halk Partisi’nin Tarsus’ta örgüt başı durumundaki Ozan Varal’da ayrı bir alem. Ozan Varal’ın işleri yoğun olabilir. Ancak, bulunduğu pozisyon itibariyle işlerinin yoğun olması mazeret olamaz.
Tarsus Belediyesi’nin CHP’li meclis üyelerinin başı konumundaki Ozan Varal’ın yaşanmakta olanlara, yükselen söylemlere müdahil olması gerekir. “Birileri söz dinlemiyor” ifadesi mazeret olamaz. Bugün için yapılan ölçümler Haluk Bozdoğan’ın 23 ay sonunda nereden nereye geldiğini gösteriyor.
Demokrasinin beşiği olarak kabul edilen Tarsus’ta 25 yıl sonra seçim kazanabilen Cumhuriyet Halk Partisi, gerekli tedbirler alınmaz ise bundan böyle değil 25 yıl, önümüzdeki 125 yılda dahi seçim kazanamaz! Böyle bir durumda da CHP’li seçmene büyük haksızlık yapılmış olur.
* * *
Türk demokrasisinin yok edilmek istendiği böyle bir dönemde ne Cumhuriyet Halk Partisi’ne, ne onun Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na, ne de “ben demokrasi istiyorum” diyen en sade vatandaşa zarar vermeye kimsenin hakkı yoktur, olamazda.
Herkes çok dikkatli olmak zorundadır.
Alemi cahil, milleti de salak zannedenler kaybetmeye mahkum insanlardır.
AKP’NİN KURNAZLIĞI
Türkiye’de yaşanmakta olan bazı olaylar insanın kanını donduracak cinsten. Yaşanan bazı olaylar insanın kanını donduracak boyutlarda ama toplum olarak bunun bilincinde miyiz belli değil.
Her geçen gün artan ekonomik sıkıntıların yanı sıra COVID-19 salgınının her gün yüzlerce insanımızın ölümüne sebep olduğu bir dönemde tedbir amacıyla birçok işyeri aylardan beri kapalı. İnsanlarımız bir ölçüde açlığa terk edilmiş vaziyette. Temizlik-maske-mesafe kuralları gereğince aylardan beri esnaflarımız işyerlerini açmazken, diğer taraftan da AKP kongrelerinin şatafatlı bir şekilde devam ediyor olmasını nasıl değerlendireceğiz, o da belli değil!
Her hangi bir çorbacı da üç kişinin yan yana gelip çorba içmesinin yasak olduğu böyle bir dönemde AKP kongrelerinin binlerce kişinin katılımıyla ve tüm kuralların alt-üst edildiği bir şekilde yapılıyor olmasına anlam verebilmek ne mümkün!
Yaşanmakta olan bu tablo gösteriyor ki, herkese her şey yasak ama AKP’lilere her şey serbest. Dünyanın korkulu rüyası haline gelen COVID-19 salgını AKP kongrelerine uğramıyor sanırım! Yaşanmakta olan bu düşündürücü tablodan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Sağlık Bakanlığı koltuğunda oturmakta olan zat-ın haberi var mı o da belli değil!
Toplumumuzun iyice ayrıştırıldığı böylesine talihsiz bir dönemde yaşananları Türk insanı yakinen takip ediyor.
Ülkemizde cereyan eden çarpık olayları kader olarak görmemiz mümkün olmasa gerek. Karadeniz bölgesinde COVID-19 salgınının arttığından söz ediliyor. Vaka sayısının o bölgede artmaması mümkün olabilir mi?
Sebebini yapılan il kongrelerinde aramak gerekir.
Türkiye Cumhuriyeti yönetiliyor ya… Nasıl yönetildiği önemli değil!. Asıl önemli olan AKP’li yoldaşlarımızın mutluluğu. Gerisi hikaye!...