Geride kalan yarım asırdan beri Türkiye’de doğruları söyleyen, doğruları yazan gazeteci ve siyasetçilerin saldırıya uğradıklarına tanık oluyoruz. Saldırıya uğrayan gazeteci ve siyasilerin bazen öldürüldüklerini, bazen de yaralandıklarını görüyoruz.
Kaba kuvvetle sonuca ulaşılamayacağı gerçeği orta yerde dururken, yine de bildiklerini okumaya devam eden şer odakları hele hele ortamı boş bulduklarında daha da azıyorlar ve acımasız oluyorlar.
Türkiye’de Çetin Emeç, Abdi İpekçi, Uğur Mumcu gibi değerlerin aynı şekilde uğradıkları saldırılarla yok edildikleri saldırı serüveninin günümüzde de sürdüğünü görüyoruz.
Daha birçok gazeteci ve siyasetçiye uygulanan saldırıların sonuncusunun Halk TV programcılarından Levent Gültekin’e uygulandığına tanık olduk. Geride kalan Pazartesi akşamının ilk saatlerinde canlı televizyon programına katılmak üzere İstanbul Kadıköy’de bulunan Halk TV’nin genel merkezine gitmekte olan Levent Gültekin, televizyon binasına yakın mesafede ara sokaklardan çıkan 20-25 kişinin saldırısına uğradı.
Oldukça kalabalık cadde de acımasızca tekme-tokatlı saldırıya mağdur kalan Levent Gültekin’in iki parmağı kırıldı ve çeşitli yerlerinden yaralandı.
Bu olaydan sadece yarım saat sonra televizyondaki programına katılan Levent Gültekin, kendisine saldıranları “zavallı” olarak nitelendirirken “Asıl onların arkasında duran siyasilere sesleniyor ve aynaya bakınca utanmıyor musunuz? Çocuklarınızın yüzüne bakınca utanmıyor musunuz?” diye değerlendirmelerde bulundu.
Haklı ve inançlı insanlar dayakla tehditle inandıkları yoldan dönmezler. Gerçek vatanseverlik böyle bir şeydir. Sahte vatanseverlerin gerçek vatanseverleri susturmaları da mümkün olamayacaktır.
Vatanını seven, tehlikeyi önceden sezen onurlu insanların inançları öyle saldırıyla, darp ile püskürtülemez. Bu gerçeği herkesin bilmesi gerekir.
* * *
Bugün Türkiye’yi babalarının çiftliği olarak görenler, gelecekte Türkiye’nin çiftlik olmadığını, 83 milyon Türk insanının ortak vatanı olduğunu mutlaka anlayacaklardır.
SİYASET İYİCE ÇİRKİNLEŞTİRİLDİ
Türk siyasetinde kantarın topunun iyice kaçtığını görüyoruz. Özellikle Cumhur ittifakını oluşturan partilerin önde gidenlerinin kullandıkları şer dolu acı sözler toplumumuzun moralini daha da bozmakta kalmayıp, Türk toplumunu iyice ayrıştırmaya hızla devam ediyor.
Türk halkının büyük bölümünün bir dilim ekmeğe muhtaç bırakıldığı böylesine acı bir dönemde vatandaşın sorunlarıyla ilgilenmesi gereken kişilerin siyasi rakipleriyle uğraşıyor olması Türkiye’nin geleceği açısından büyük talihsizlik olsa gerek. Kullanılan acı ve şer dolu sözler sadece bireyleri değil toplumu derinden yaralıyor. Örneğin İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e söylenen çirkin sözlerin yarattığı gerginlik gibi.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in önce bir insan olduğunu, bir kadın olduğunu ve siyasi bir partinin genel başkanı olduğunu bilmeden (!) O’na “fosforlu Meral” sözleriyle hareket edilmesi kabul edilecek sözler değildir.
Düne kadar “Evine dön Meral Akşener” diyeceksin, aynı Türk kadınına bugün hakaret dolu sözler sarf edeceksin. Bundan daha büyük ayıp olabilir mi?
Eleştiriye tahammülü olmayan siyasetçilerin yapacakları tek şey gidip evlerinde oturmak olacaktır. Devlet adamlığına soyunan her kişide Devlet ve Millet sevgisi ve saygısı olması gerekir.
Türk insanının çektiği çileleri, çektiği sıkıntıları görmeyeceksin sonra da siyasi rakiplerine çamur atacaksın. Yaşananları Türk halkı görüyor. Halkımızın da önüne gelecek ilk fırsatta demokratik yollardan gereğini yapacağından kimsenin şüphesi olmasın.
Mevcut şartlarda Türk siyasetinin iyice çirkinleştirildiğini görüyoruz.