Türk insanı gerçekten çok sabırlıdır. Açlığa, işsizliğe, beceriksiz yönetimlere karşı sabır gösteren Türk halkının elbette ki bir kırmızı çizgisi vardır. Şüphe yok ki Türk halkının en önemli kırmızı çizgisi, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e dil uzatılmasıdır. Böyle bir çirkinliğe sabır gösteremez Türk halkı.
Büyük imkansızlıklar içerisinde önderlik ettiği Kurtuluş Savaşı’ndan sonra kurduğu Cumhuriyeti bizlere armağan eden Mustafa Kemal Atatürk, aklı başında olan her Türk insanının onuru ve gururu olmaya devam edecektir. 3-5 tane yamuk kişinin Atatürk’ü sevmiyor olması, O’na hakaret ediyor olması hiç önemli değildir. Karanlık kalplere dünyanın tüm ışıklarını da yansıtsanız o kirli kalbi aydınlatmak mümkün olmaz. Çünkü o karanlık kalpli kişilerin kalbi ile beyni arasında mutlaka kopukluk hasıl olmuştur.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyeti kurup bizlere armağan ettikten sonra Cumhuriyeti taşıyacak olan ayakları da çok sağlam bir şekilde inşa ederek kurdu. Kurduğu sağlam taşlardan bir tanesi de şüphe yok ki Diyanet İşleri Başkanlığı oldu. Diyanet İşleri Başkanlığı görevine getirilen kişinin zeki ve temiz kalpli olması gerekir.
Günümüzdeki Diyanet İşleri Başkanına baktığımızda o makamda oturan kişinin oturduğu makama yakışıp yakışmadığı tartışılır!
Adına Ali Erbaş denilen kişinin ne işlere karıştığını hep birlikte izliyor ve görüyoruz. Adam kendini o makama getiren kişilere adamış, yani, feda etmiş durumda. Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri gibi önemli bir kurumun başında oturacak ve babayiğit rakamlarla maaş alacaksın, hem de her şeye maydanoz olacaksın. Bu kabul edilebilir gibi değildir.
Türk halkı olanları ve yaşananları, kimin kimin peşinde sürüklendiğini dikkatle izliyor. Hesabı sorulması gereken olayların hesabı mutlaka sorulacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Ali Erbaş, her ne kadar “Ölmüş insanın arkasından beddua değil, dua edilir” dediyse de Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’e her kim olursa olsun lanet okuyana bir milyar defa lanet olsun.
Konu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk olunca herkes dikkatli olmalı, haddini bilmelidir.
PARTİ KURMAK MODA OLDU
Türkiye’de parti kurmak en kolay işlerden bir tanesi oldu. Her hangi bir partinin genel başkanı olabilmek için fazlaca çaba harcamaya da gerek kalmadı.
Son aylarda baktığımızda kurulan yeni yeni siyasi partilerin sayısı o denli çoğaldı ki sormayın. Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu’ndan sonra Emeklilikte Yaşa Takılanlar olarak bilinen toplulukta yeni parti kurarak genel başkanlığa Abdulkadir Bozkurt’u getirdi. Şimdi de sıra da Muharrem İnce var.
Daha 2 yıl önce Cumhuriyet Halk Partisi’nin Cumhurbaşkanı adayı olan Muharrem İnce’nin de yeni bir siyasi parti kuracağı haberi dillerde dolaşmaya başladı.
Siyasi parti kurmanın mutlaka dahası olacaktır. Beyninde kurguladığı hedefe kavuşamayanlar kestirme yoldan kurdukları partilerle hedefe ulaşacaklarını sanıyorlar.
Her şeyden olduğu gibi Türkiye’de siyasetinde ciddiyetten uzaklaştığına tanık oluyoruz.
Mevcut siyasi partiler adam gibi yönetilmez, partilerde demokrasi olmazsa daha neler göreceğiz, neler!.