Havasıyla suyuyla, bereketli toprağı ve güneşiyle gerçekten cennet vatanda yaşıyoruz.
Bu topraklarda neler yetişmek ki?
Meyvenin, sebzenin en iyisi,
Hayvancılığın en kalitelisi,
3 tarafı denizle çevrili yurdumda derya kuzularının en tazesi bulunur.
Bulunurda, şu dönemde arzu edilen şekilde gıdaya ulaşmak dahi lüks duruma geldi.
Cepteki para hergün erirken, en temel ihtiyaçları karşılayabilmek dahi yük oldu.
Peynir olmuş 200-250,
Et olmuş 500-600,
Ekmek olmuş 7.5,
Bal, pekmez, zeytin, yumurta; kısacası fiyatlar uçuşta!
Eskiden yaz sonu, güz başında kışlık hazırlıklar yapılırken, salamura peynir 5 kilo, 10 kilo birden alınır, salça ve diğer kışlık yiyecekler hazırlanırken, maliyet değil, sadece yorgunluk düşünülürdü. Şimdi ise aşırı artan maliyetler milletin belini büküyor.
Peyniri kilo ile almak lüks, 100 gram almak hayatın gerçeği oldu!
Seçim meydanlarında atılan nutuklar, Türkiye’nin uzaya uçacağı vaatleri, ekonominin en kısa sürede düzlüğe çıkacağı söylemleri, kulağa hoş gelen şarkı sözlerinden öteye gidemedi.
Ne diyelim gelinen noktada insanlarımız gıdım gıdım yaşamayı da öğrendi.
Bundan ötesi ne olur, Allah ömür verir yaşarsak göreceğiz!
EMEKLİNİN MAAŞ UMUDU
Açlık sınırının çok çok altında geçinmeye çalışan emekliler, ortalama yedi bin 500 TL aylık maaşla ayakta kalmaya çalışıyorlar. Bırakın geçmiş seçimleri, geride kalan Mayıs seçimlerinde dahi milyonlarca emeklinin oy’unu alarak, iktidarını sürdüren AKP, son aylarda hızla artan enflasyonu engellemekte yetersiz kalınca ve emeklilere bekledikleri maaş zammını vermeyince, büyük bir hayal kırıklığı yarattı.
Gelir adaletsizliğinin oldukça fazlalaştığı günümüz Türkiyesi’nde, emekliler yedi bin 500 TL ile yaşam mücadelesi vermeye gayret gösterirken, mutlu bir azınlık ise her hangi bir restoranda 2 saat oturup keyfine bakarak, 10 bin/15 bin hesap ödüyor.
Elbette Türkiye’de bugün yaşananlar üç beş günde oluşmadı. Borca dayalı suni büyüme rakamları, ülke kaynaklarının talan edilmesi ve en önemlisi ise betona dayalı ekonomi düzeninin oluşturulması, bu sonuca adım adım yaklaşılmasına neden oldu. Tabi ki Türkiye’nin ekonomik fotoğrafı için tüm nedenler ortaya konulsa, kitap olur!
Konumuza dönecek olursak, seçim meydanlarında süslü yalanlarla kandırılan emeklilerimize şimdi de Ekim’de açılacak Meclis gösteriliyor. Orada yapılacak çalışma ile seyyanen zam taleplerinin karşılanmasını ümit ediyorlar.
Emeklilere seyyanen 3 bin veya 4 bin TL zam yapılması için çalışma yapılacağı vaat ediliyor. Tabi bu konuda net bir açıklama yok. Bu tip söylemlerin tek nedeni, “emekliler umudunuzu yitirmeyin, dayanın, ha gayretten” başka bir şey değil.
Ben böyle bir zammın verileceğine inanmıyorum. Verilse dahi, emeklinin derdine dermanda olmayacaktır zaten.
Neden mi?
En basit örneğiyle, yine de iyi düşünerek hareket edecek olursak, bugün 4 bin TL’ye 100 litre benzin alınabiliyor. 3 ay sonra 4 bin TL’ye kaç litre benzin alınacağını hep birlikte göreceğiz! Akaryakıta yapılan zamların gıdadan temizliğe, temel ihtiyaçlardan yakacağa kadar her şeyi etkileyeceğini unutmamak gerekiyor.
Seçmenimiz güzel sözlere kandığı sürece, daha çok umutla bekleriz!
BOĞULMA OLAYLARINA DİKKAT!
Küresel iklim krizinin belki de en çok etkilediği bölgelerinden birinde yaşıyoruz. Baskın havasıyla ünlü Çukurova’da, 50 dereceye yaklaşan sıcaklıkla yaşamaya çalışıyoruz.
Nem oranının yüksekliği ciddi sağlık sorunları yaratırken, maalesef ki her yıl olduğu gibi, yine birçok noktadan boğulma vakaları gelmeye de devam ediyor.
Sadece bu hafta iki gün içerisinde Adana’nın Tuzla ile Tarsus arasında kalan bölgede denize giren iki kişi ile Mersin’in Akdeniz ilçesi Adanalıoğlu sahilinde denize giren iki kız kardeş maalesef boğuldular.
Bir nebze serinlemek için girilen ve hiçbir önlem alınmayan sahiller ile sulama kanalları, resmen ölüme davetiye çıkartıyor. Bu nedenle çok dikkatli olunması gerekiyor. Yaşamlarını yitirenlere Allah’tan rahmet diliyorum.