Anadolu halkı, yaşamın her döneminde gerçekten çok ciddi acılar yaşamıştır. Yüzbinlerce Şehidin verildiği Kurutuluş Savaşı’ndan zaferle çıkan bu mazlum halk, Cumhuriyet tarihi boyunca da depremlerden sellere, maden facialarından uçak düşmelerine, terör saldırılarından katliam gibi kazalara kadar sayısız iç yakan olayla karşılaşmıştır.
Ama ülke insanını derinden etkileyen olayların başında depremler yer almaktadır. 17 Ağustos 1999 Marmara depreminde resmi rakamlara göre 17 bine yakın yurttaş yaşama gözlerini yummuştu. Ülke ekonomisi ciddi şekilde etkilenmiş, bundan sonra ki süreçte 17 Ağustos’un milat olarak kabul edileceği deklare edilmişti!
Fakat, ders alınmadığı bundan iki yıl önce Kahramanmaraş merkezli olan; 11 il’i direk, ülkenin tamamını ise dolaylı yoldan etkileyen ve 50 bine yakın insanımıza mezar olan felaketin üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen, halen gerekli tedbirlerin tam olarak alınamadığına şahitlik ediyoruz.
Uzmanların ısrarla “İstanbul’u etkileyecek bir depreme hazırlıklı olmamız gerekiyor” söylemini toplum olarak maalesef ki tam olarak anlamakta güçlük çekiyoruz!
Kısacası yaşanan felaketlerden sonra anma yapıyoruz, fakat sonrasında kaldığımız yerden devam ediyoruz!
6 Şubat’ın yarattığı tahribatın büyük bölümü ortada duruyor. Molozların dahi iki yılda kaldırılamadığını görüyoruz. Olmaması için dua ediyoruz ama, İstanbul’da yaşanacak bir felaketin boyutunu düşünmek dahi insanın içini sızlatıyor.
Umarım ders alınır, diyoruz fakat alınmıyor!
Depremlerde yaşama gözlerini yuman yurttaşlarımızı bir kez daha rahmetle anıyorum…
ÇİFTÇİLİK HER GEÇEN GÜN KÖTÜYE GİDİYOR
Çukurova’nın kalbinde yer alan Tarsus, Türkiye’nin sayılı üretim bölgelerinden biri arasında yer alıyor. Sert çekirdekli meyveden sulu tarıma, bağcılıktan sanayi ham maddesi olacak pekçok ürünün 12 ay boyunca üretildiği Tarsus’ta işler iyi gitmiyor.
Girdi maliyetlerinin her geçen gün yükselmesi, ürünün para etmemesi ve sürekli zarar edilmesi çiftçilerimizi tarladan uzaklaştırıyor.
Geçtiğimiz günlerde Tarsuslu marul üreticisi çiftçilerin durumunu Akdeniz Gazetesi olarak gündeme taşımıştık. Binbir emekle ürettikleri ürünlerini satamadıklarını ifade eden üreticiler, bunun nedeni olarak da İran ve Mısır’dan ithal olarak getirilen marulları işaret ettiler.
Bu sadece bir örnek. Diğer ürünleri üretenlerde benzer şikayetleri yükseltiyorlar!
Bunun nedeni ise, sürekli gündeme getirilmesine rağmen tarımda bir planlamanın olmamasından kaynaklanıyor.
Tarsus’un en önemli ekonomik silahı hiç şüphesiz ki tarım ve ürettiği onlarca çeşit ürün. Bu şekilde kent para kazanıyor. Fakat son yıllarda sürekli geriye doğru gidildiği net şekilde görülüyor. Bunu tarlada da görüyoruz, üretimde de ve en önemlisi de Tarsus Hal’inde net şekilde gözleniyor.
Tarsus tarımı ciddi şekilde S.O.S veriyor.
Bu şekilde gitmesi durumunda birkaç yıl içerisinde çok daha ciddi sorunlarla karşılaşmak kaçınılmaz olacaktır. Acilen Tarsus tarımının şu an içinde bulunduğu durumun tartışılacağı bir çalıştay yapılması gerekiyor. Konuyla ilgili tüm kurumların müdahil olmaları elzemdir.
90 ile 2000’lerde bir bir kapanan fabrikalara nasıl seyirci kaldıysak, bu şekilde önlem almadan devam edilmesi durumunda önümüzde ki süreçte de tarım altyapımızın yitip gitmesini üzülerek izlememiz kaçınılmaz son olarak görülüyor.