
AKP'nin hükümet olduğu 20 yıl öncesine döndüğümüzde orta halli bir evin yıllık kirasının 300-400 TL olduğunu görürken, bugün için 12 kg'lık bir mutfak tüpünün fiyatının 320 TL olmasını nasıl izah etmemiz gerekiyor? Çok onurlu ve gururlu aile mensuplarının dahi pazarlarda ki çöplükten sebze ve meyve topladığı, AKP'li Gaziantep Büyükşehir Belediyesi'nin 1 TL'lik ekmek kuponu dağıttığı ülkemizde yönetenlerden fazla söz etmeye gerek kalmadığını düşünmemiz gerekiyor.
"Türkiye yönetiliyor mu?" sorusuyla karşılaştığımızda "Elhamdülillah" der isek pek yanlış olmaz. Nasıl yönetildiğimiz hiç önemli değildir! Cumhur ittifakının önde gidenlerinin bir ellerinin yağda, diğer ellerinin ise balda olması yeter. Böyle bir tablo milyonların mutlu olmasına fazlasıyla yetiyor!
Daha önceleri yıllık ev kirası parasıyla bugün sadece tüp alınıyor olmasını da cümle-alem olağan karşılamamız hepimizin vatan görevi olsa gerek…
Toplumuzun büyük çoğunluğu mutfaktaki tüpünün bitmemesi için dua etmekten başka çaresi kalmadığını da kabul etmemiz gerekiyor. Bizleri yöneten zihniyet değişmediği takdirde daha hangi zorluklarla karşılaşacağımızı hep birlikte düşünmemiz sanırım şart oldu. İtibardan tasarruf olmaz ama 12 kg. bir tüp 320 TL olur! Sevsinler yönetenleri!
ÜMİT ÖZDAĞ ÇOK UYANIK!
Son 20 yılda mevcut zihniyet nedeniyle kaybolan demokrasiyi yeniden inşa etmek adına oluşturulan Millet İttifakını parçalama süreci maalesef ki başlatıldı. Başlatılan bu bölme zihniyeti başarıya ulaşır mı? Biraz beklemek gerekiyor.
CHP, İyi Parti, Deva Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti'den oluşan Millet ittifakının hazırlık çalışmaları genel başkanlar düzeyinde devam ederken, hariçten bazı şahısların gazel okumaya çalıştıklarına şahit oluruz. Bunların en somut örneği ise Ümit Özdağ adlı şahsiyet. Kurduğu tek kişilik partisi ile gününü gün etmeye çalışan Ümit Özdağ beklenmedik bir şekilde orta yere çıkarak "Millet ittifakının Cumhurbaşkanı adayı Mansur Yavaş olmalıdır" dedi. Sanki Millet İttifakını oluşturan 6 siyasi liderin nasıl bir Cumhurbaşkanı adayı olması gerektiğini bilmiyorlarmış gibi.
Bulunduğu makam, mevki her ne olursa olsun her hangi bir kişinin haddini bilmesi ayrı bir zenginliktir. Düşünmeden, tartmadan konuşan her kim olursa olsun mutlaka karşısında ki kişi veya kişilere zarar veriyor. Yapmak yerine yıkıyor. Ama farkında dahi olamıyor.
Aynı Ümit Özdağ'a sormak gerekir…Ümit Özdağ karşında Türk siyasetinin muhalif kanadının büyük bölümünü oluşturan, Türkiye'de yok edilen demokrasiyi yeniden var etme kararı içerisinde bütünleşmiş olan 6 siyasi parti var. Muhalif masayı oluşturan 6 siyasi liderin alacakları nihai kararı bilmeden onlara hedef göstermek en kibar bir ifadeyle gevezelikten öte hiçbir şey değildir. Sabret bu 6 lider Cumhurbaşkanlığı adaylarını belirlesinler. Şayet yanlış karar verirler ise ancak hariçten gazel okunması mümkün olabilir.
AKP'nin önde gidenleri 20 yıldır sürdürdükleri saltanatın çökmemesi için yapılması gerekenleri fazlasıyla yapıyorlar, hem de Ümit Özdağ ve gibilerine ihtiyaç duymadan.
70 yıldır uygulanan kıdemli Seçim Kurulu hakimliği kararından seçim barajına, Suriyelilerin vatandaş olarak kabul edilmesinden seçmen ilan edilmelerine kadar ne varsa AKP'ye göre Cumhur ittifakına göre dizayn edildi. Şu ana kadar sadece ve sadece AKP ve MHP'nin dışındaki partilere oy verilmesi yasaktır demediler. Böyle bir karar alınır mı? Onu da bekleyip görmek gerekiyor…Yoksa Ümit Özdağ, çok uyanıkta bizim mi haberimiz yok?
Millet ittifakına zarar vermeye çalışan sadece Ümit Özdağ değildir elbette. Demokrasiyi kendilerine ana hedef olarak belirleyen, ekonomiyi yeniden rayına oturtmayı vadeden Millet ittifakına mensup Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal'ın yaptığı son çıkışta çok yanlış oldu. Gösterilecek Millet ittifakı adayında aranacak özellikleri üç cümleyle tarif etmeye çalışan Uysal, aynı masada 2 eski AKP'linin olduğunu unutmuşa benziyor! Güntekin Uysal yaptığı ve düzeltmeye muhtaç açıklamasını sonradan düzeltse de ard niyetlilerin değirmenine istemeyerek de olsa su taşımış oldu. Onun içindir ki hr kim olursa olsun bin defa düşünüp bir kez konuşması gerekiyor. İşin doğrusu da budur elbette.