Zamanın ünlü bir belediye başkanı seçimi kaybedince, palavrayı seven yörenin Abdalları, bir çadırın etrafına toplanmışlar kendi şiveleriyle ağlaşıyorlarmış:
-Ahh ah… Gül gimi başkan kaybetti...
-Başkanım başkan mıydı ki, koltuğu padişah tahtı gimiydi, kalemi ferman gimiydi, arabası tay gimiydi… Yalanı penaltı gimiydi… şeherliye kaç gol attı sayamadık aaah… ah….!!!
****
ÇULSUZ BELEDİYE BAŞKANI
Küçük abdal çocukları çadırın sıtırlarını (kenar örtüleri) kaldırmışlar davul çalmasını öğreniyorlarmış.
Abdal'ın biri çocuğunun davulu iyi çalamadığını görünce kızmış, bağırmış.
O sırada, beldesinde yıllarca belediye başkanlığı yapmış ancak evi, barkı olmayan, herkesin ''Çulsuz Başkan'' dediği belediye başkanının geçtiğini görmüş.
Abdal:
-Bu davulu çalmasını öğrendin öğrendin, yoksa olacağın şu çulsuz başkanın hali gibi olur! Diyerek başkanı işaret etmiş.
Abdal çocuğu:
-Etme, eyleme itin olayım baba, beni çulsuz başkan etme. Bak gör bundan sonra davulu nasıl gıvırta gıvırta çalacam!!!
***
GIRGÜÇÜK SATILMIŞ MIDIR?
Abdal'ın biri; kulağının biri yarıdan, kuyruğu kökünden kesik, adı Gırgüçük olan eşeğini mal pazarında satılığa çıkarmış.
Abdalın başına toplanmışlar:
- Abdal Gırgüçüğün medhiyesini yapıyor.
-Dün Hemite Köprüsü’nden dört çuval buğdayı eşeğe yükledim, üstüne de bindim.
-Biraz beri geldim ki arka yanımdan bir gürültü gelmeye başladı.
-Şöyle döndüm bakım ki, kırmızı renkli son model belediye başkanın makam Mercedes'i geliyor.
-Gırgüçük gözlerini bana dikti, adeta beni bununla yarıştır dercesine yalvarıyor.
-Başkanın Mercedes'i beni solladı mı sollamadı mı?
-Gırgüçüğün dizginini bir çekip ayaklarımı sallayıp bir çıbık çaldığımı hatırlıyom.
-Bir de baktım ki başkanın Mercedes'i toz duman içinde kalmış
-12 metrelik şose Gırgüçüğün yaptığı hızdan kaftanımdaki kıl gibin incelmiş…
***
Bu kadar mavradan sonra Abdal, Gırgüçük'ü satmış mıdır? Bence kandırılmaya müsait bir toplumda Gırgüçük satılmıştır. Sizce?
***
MAYMUN OLMUŞSUN…
Üç kafadar politikacı, seçim çalışmasının yorgunluğunu atmak için gözden uzak bir dağ evinde âlem yapmaya karar veriyorlar.
Kimsenin olmadığı evde kalitelisinden kuru sulu ne varsa karıştırıp güzelce şen şakrak kafaları çekmeye başlıyorlar.
Bu arada politikacıların neşesine imrenen irice bir maymun, pencereden bunları seyrediyor ve kendi kendine;
-Ah nasıl etsem de bende iki fırt çeksem, şimdi gidip istesem vermezler diye diye söylenirken politikacılardan birisi dışarı çıkıyor, kapıdan çıkar çıkmaz da pat diye düşüp bayılıyor.
Bunu fırsat bilen maymun hemen içeri dalıyor ve düşen politikacının yerine geçip oturuyor.
Oturuyor ama iki kafadar hiç oralı olmuyor. Biri çekiyor diğerine veriyor diğeri ötekine iade ediyor. Bizim maymuna izzet ikram hak getire!
Maymun dayanamayıp:
-Yahu arkadaşlar size ne oldu da bana vermiyorsunuz? Bana da verin de iki fırt da ben çekeyim…
Politikacılardan birisi şöyle yarı açıkgözle bakıp:
-Ulan oğlum sen zaten maymun olmuşsun, içecek halin mi kalmış, halen içcem içcem diyon!!!
***
AKLINIZDA BULUNSUN: Kaybetmek bulaşıcıdır! Kaybedenden uzak durun!