Çarşı pazar durmadan gezen muhalif milletvekili, yine böyle bir gezinti sırasında mağazanın birinin vitrinin de "Bronz Bir Fare Heykeli" görür.Beğenip fiyatını sorar: ''200 lira" der tezgâhtar.'' Hikâyesini de öğrenmek isterseniz ayrıca ''1000 lira daha vereceksiniz'' diye de ekleme yapar.
Milletvekili: Hikâyesini boş ver der, 200 lirayı verip heykeli satın alır ve dükkândan çıkar.
Elindeki bronz fare heykeliyle yürürken birden arkasında, O’nu takip eden, her geçen saniye sayıları artan gerçek fareleri fark eder.
Hızlı adımlarla sokaktan caddeye çıkına kadar bakar ki farelerin sayısı binlere ulaşmış…
Korkuyla, adımlarını daha da hızlandırır.
Fareler de hızlanır.
Milletvekili koşmaya başlar.
Milyonlarca fare de onu takip ederek çığlıklarla koşmaya başlar.
Çok korkar ve o korkunun da verdiği telaşla, bronz heykeli olanca gücüyle denize fırlatır.
Milyonlarca fare de heykelin arkasından denize atlar ve boğulur.
***
Milletvekili büyük bir heyecanla heykeli satın aldığı dükkâna geri döner.
"Evet..." demiş tezgâhtar. "Hikâyesini de öğrenmeye geldiniz, değil mi?"
Milletvekili: Hayır hayır!, der hararetle:
-Sizde Ampul heykeli de var mı(!)?
***
Siyasetin Yarısı İlim Yarısı Filim
Milletvekilinin biri gençlik çağlarında milletvekili olmadan önce bir kız meselesi yüzünden annesiyle bozuşur.
-Madem istediğim kızı bana almıyorsunuz, ben de başımı alıp gideceğim diyerek başını alır gider.
Uzunca bir müddet sonra ''milletvekili kılığında'' başında foter şapka, yüzünün yarısın kaplamış siyah güneş gözlüğü, boynunda kravat, üzerinde yaldır yaldır lacivert bir takım elbise ve ayağımda rugan kundurayla annesinin evine gelir.
Annesi milletvekili kılığında ki oğlunu tanıyamaz.
-Yavrum, benim de tıpkı sana benzeyen bir oğlum vardı. İstediği kızı almadım diye çekip gitti buralardan, acep geri gelirimi ki diye ağlayıp sızlanarak yardım ister.
Anasının zaafını yakalamış ve politik film folimi öğrenmiş olan oğul milletvekilii tilki kurnazlığıyla lafı gediğine koyar:
-İnsan insana benzer teyze, ama sen ne yap et o kızı almak için dünür ol, dünür olduğunu duysun, vallahi oğlun hemen gelir!
Rahmetli Demirel Ne Demiş: ''Siyasetin Yarısı İlim Yarısı Filim!’''
***
Öpülmedik Yerimiz Kalmadı
Adam caddenin en işlek yerinde bas bas bağırıyormuş.
-Öpülmedik yerimiz kalmadııııı… Öpülmedik yerimiz kalmadıııı…
Toplanan kalabalık:
-Yahu ne bağırıyorsun? Kim öptü? Nasıl öptü? Nereni öptü?
Başlamış anlatmaya:
-Hani masal kahramanı Pamuk Prenses vardı ya…
-Evet, vardı!
Adam:
-Pamuk prensesi atıyla gelen prens bir kere öpünce uyanıverdi ya…
-Öpsün uyansın! Ne var bun da? Ne olmuş?
Adam:
-Yağla, şekerle, etle, sütle, benzinle, mazotla, öpülmedik yerimizi bırakmadılar ya…
-Eeee???
-O kadar öpülmeye(!) karşın, bu millet bir türlü uyanmıyor ya… İşte ona bağırıyorum!
***
Aklınızda Bulunsun: Nasreddin Hocaya sormuşlar:
-Hocam eşeğe neden ters biniyorsun?
-Arkadan gelecek riskleri görmek için.
-Ama hocam önden gelecek riskleri nasıl göreceksin?
-Önden gelen riskleri eşek de görürü!
