
Bunu gören parti başkanı, bu saf insanları daha fazla nasıl kandırabilirim diye düşünürken yardımcısı akıl vermiş:
-Sizleri Hacca götüreceğiz diyelim.
Parti başkanı: -Olur deriz de; bu kadar insanı nasıl götüreceğiz?
Yardımcısı: -Bunlar saf insanlar, toplu halde parti binasının etrafını dolandıralım ve ''Tavaf'' ettiniz, bundan sonra artık ''Hacı'' sayılırsınız deriz, inanırlar…
Parti Başkanın aklına yatmış bu öner.
Toplamış saf seçmenleri:
-Hadi toparlanın, ''sizleri Hacca götüreceğiz düşün ardıma'' diyerek başlamış parti binasın etrafını dönmeye.
Seçmenleri saf ya; inanmış zavallılar!
Bir bildiği vardır ''her şeyi bilen bilge liderimizin'' diyerekten düşmüşler ardına ve Kâbe de Tavaf ediyoruz düşüncesiyle başlamışlar dönmeye.
Seçmenler döne dursun!
Parti başkanı ve yardımcısı keyifle odalarına geçip kahvelerini yudumlamışlar.
Günler günleri kovalamış parti binasının etrafında dönüp duran seçmenleri gören bir İmam'ın oğlu ne yaptıklarını sormuş:
-Tavaf diyoruz, Hacı olduk da demişler.
-Sizi aldatmışlar burası Kâbe değil ki Tavaf edip Hacı olasınız diyerekten uyandırmış seçmenleri…
*
Uyanan ve aldatıldıklarını anlayan seçmenler, başlamışlar başkan ve yardımcısının odasına taş yağdırmaya…
Tabi, odalara taş yağınca, içerde ne varsa param-parça başkan ve yardımcısın da kafa göz kan revan içinde dışarı zor atmışlar ve başlamışlar bağırmaya:
-Ne diye taş atıyorsunuz? Siz manyak mısınız?
Uyanan seçmenleri toplu halde cevap vermiş:
-Tavafı bitirdik de; şimdi şeytanları taşlıyoruz!!!
***
KENDİMİZ ETTİK KENDİMİZ BULDUK
Bir partinin ileri gelenleri toplanmış tartışıyorlar. Başkan adayımız falanca olsun, yok yok feşmanca olsun...
Bir kısmı falancaya kulp takıp karşı çıkıyor, bir kısmı feşmancaya kulp takıp karşı çıkıyor.
Neyse; geceler boyu tartıştıktan sonra bir sonuca varıyorlar. Kentin akıllı, namuslu, çalışkan birisini aday göstermeye karar kılıyorlar.
Üzerinde mutabık kaldıkları adama, ‘’gel bizim adayımız ol’’ diyerek, başkanlık teklifi yapıyorlar.
Adamcağız gerçekten namuslu, dürüst birisi. İlk tepkisi: ‘’yok istemem ben bu işlerin adamı değilim diyerek kabul etmiyor.
Lakin o kadar baskı yapılıyor ki sormayın! Adamcağız ısrarlara dayanamıyor.
Fakat teklifi kabul etmeden önce ‘’şartlarım var.’’ Şartlarım kabul edilirse başkan adayı olurum diyor. Ve şartlarını sıralıyor: ‘’Başkan seçilirsem yanımda yakınımda avene, yalaka, yağcı istemem.
Seçimden sonra kutlama yemeği, kutlama töreni, çiçek-böcek vs. olmasın.’’ Diyor. Kabul ediyorlar.
Neticede; adam belediye başkanı oluyor. Daha seçildiğinin akşamı kutlamalar başlıyor.
Sabah erkenden, hani o ikna eden ekâbir takımı var ya; o ekâbirler ellerinde çiçeklerle, çikolatalarla evinin kapısına dayanıyorlar.
‘’Tebrikler başkanım…’’
Makamına gidip odasına geçiyor. Oda çiçekten geçilmiyor. Adamcağız; ‘’çık çık’’ çekip kafa kıvırıyor ama ses etmiyor.
Öğle olmadan, odacı: ‘’ Başkanım toplantı varmış haber vermemi istediler.’’ Diyor.
Kalkıp gidiyor; bi de ne görsün: Toplantı salonu gelinlik kız gibi süsülenmiş.
Balonlar, bayraklar, duvar süslemeleri ve kocaman bir konuşma kürsüsü, salon ışıklarla yaldır yaldır…
Kürsüde; adaylığa ikna eden ekâbirlerken birisi başkanı öve öve bitiremiyor!
Daha ‘’bir kaşık’’ icraatı olmamasına rağmen, başkanımız şunu yaptı bunu yaptı diye bas bas bağırıyor.
(Adam, gerçekten namuslu, bu israfa, şatafata kızıyor!)
-Yahu, ben size şart koşmadım mı? Böyle kutlamalar yapmayın demedim mi? Diye sinirlenip, toplantıyı terk ediyor.
Fakat yalaka takımı bu terk etmeyi de başkanın hanesine gelir yazıyorlar!
-Toplantıda yapılan gösterişi, şatafatı, israfı görünce protesto etti. ‘’Tevazu sahibi, adamın kralı…’’ diyorlar…
Başkan bey; abartıldıkça karşı çıkıyor. fakat ‘’yalakalarla’’ başa çıkmak, la mümkün!
+++
Böyle böyle aradan bir yıl geçiyor. Bizim akıllı, namuslu, dürüst, mütevazi başkanda değişiklikler görülmeye başlıyor.
Aveneleri sürekli ‘’ en büyük sensin, senden büyük yok’’ diyerek poh pohladıkça, bizim namuslu dürüst adamcağız kabuk değiştirmeye başlıyor ve yeni yeni huylar ediniyor…
+++
Eeee dedik ya; yeni huylar edindi!
Yavaş yavaş başkana ulaşmak olanaksızlaşıyor.
O eski mütevazı, ezik, gariban adam gitmiş, yerine küçük dağları ben yarattım diyen, burnu Kaf Dağında birisi gelmiş…
En lüks makam otomobilleriyle ve en lüks makam odalarıyla saltanat sürmeye başlıyor.
Dedikodulara göre; kentin meydanına kocaman bir heykelini yaptırtmaya kalkışmış. (Allah’tan Mecliste aklı başında birkaç üye sayesinde önlenmiş.)
+
Başkanın bu durumundan en fazla şikâyet edenlerde; hani o ilk başta başkan adayı olması için yalvar yakar, ikna etmeye çalışanlar vardı ya; hah; işte o zatı muhteremler olmuş.
Ve sık sık bir araya gelip; ‘’kendimiz ettik kendimiz bulduk’’ şarkısıyla teselli aramaktaymışlar!
Maalesef ülkenin ''seçeni de seçileni de'' aynı familyadan!!!
***
AKLINIZDA BULUNSUN: Allah azan karıncaya kanat takar kuşa yem edermiş. Her yükselişi hayra, her düşüşü şerre yormamak gerek!