Devlet kimin devleti, iktidar kimin iktidarıysa yani alacağınız güç kimin gücüyse “Anayasa”da onun anayasasıdır. İktidar ve devlet tekelci sermayenin devleti ve iktidarı ise esas olarak anayasa ve ona bağlı yasalarda ona hizmet eden kurumlardır. Burjuvazi bu kurumlar (Örgütlü gücü oluşturan kurumlar) sayesinde ayakta kalır ve kendi sınıfsal varlığını devam ettirebilir. Demokrasi ve devlet birer diktatörlük biçimleri içindir.
Egemen güçler (Sınıflı toplumlarda) devletin (Kendi devletinin) sömürü ve tabakalar dediğimiz halk da sınıflı toplumlardan beri örgütlü gücünü kullanarak onunla dişe diş mücadele ederek bazı hakları elde edebilmiştir. Halkın bu mücadelesi karşısında sömürücü sınıflarda boş durmamış halka karşı şiddet uygulamışlar onları ezmişler, yargılamışlar olmadık eziyet ve işkencelere maruz bırakmışlar en sonunda sıkı yönetimler ilan ederek kendi faşist sınıf diktatörlüklerini kurmuşlardır. En son 12 Eylül Faşizmi gibi!
Gene kendi diyalektik mantığımızı kullanarak siyasi yorumumuza devam edelim; Halkın iktidar olmadığı bir sistemde (Düzende) anayasa halka hizmet etmez peki ne olur? Burjuvazi halka karşı onun istemlerini bertaraf etmek için baskı uygular. Bu baskının emekçi sınıflar üzerindeki şiddeti artar ve yahut azalır! Hepsi bundan ibarettir! Bir ülkede demokratik halk iktidarı (Yönetimi) sistemi varsa; bu kez de halk (Halkın devleti- Halkı temsil eden devlet) Burjuvazinin iktidara gelmemesi için ona karşı örgütlü devlet gücünü kullanarak (Başta anayasa ve diğer yasalarını devreye sokarak) kendi iktidarını) kendi iktidarını koruyabilir. O da ona karşı baskı uygulayacaktır.
Yürürlükte olan 82 Anayasasına karşı halkın tüm taleplerini yerine yerine getirecek bir anayasanın yapılması gerekir. Halkın korku ve kayıplarından arınmış her zaman için kendisini özgür ve de güvence de hissedebileceği gerçekten laik ve demokratik, özgürlükçü bir anayasanın yapılması gerekmektedir.
Ülkemizin toplumsal yapısı (Mozayiği) çok kültürlü ve ve çok kimliklidir. Özellikle (Ezilen-Ulus) konumunda olan Kürtler (Kürt Halkı) ve devletin bu kimliği yok sayması endişeleri hala hüküm sürmektedir. Ülkemizde diğer azınlıkların haklarıyla ilgili düzenlemelerinde çağdaş standartlara göre yapılması gerekir. Bu yeni anayasada Kürt kimliğine (Kürt ulusunun kimliğine) yer verileceği onlara Avrupa standartları normlarında imkanlar tanınacağı hususlar (Kamu oyunda) büyük soru işaretleri uyandırmaktadır. Artık bu mantıktan vazgeçilmesi (Tek dil, tek millet, tek devlet, tek sınıf, tek halk) gerekmiyor mu? Elbette gerekiyor! Bu durum yıllardan beri ihmal edilen “Otoriter” devlet anlayışından kaynaklanan bir mantıktır. Bu mantık giydirilen deli gömleği mantığıdır! Artık bu mantıkla hiç bir yere varılamayacağımızı anlamamız gerekiyor!
Darbeci, gerici, asimilasyon anlayışıyla ülkemizi yönetmek isteyenler tarih karşısında bn kere daha yanıldıklarını anlayacaklardır elbette!
Güneydoğu’da son günlerde meydana gelen vahim olayları, tezgahlayanların failleri hususunda kamuoyuna farklı açıklamalar yapmaları toplumsal kuşkuları artırmakta ve bu da halklar arasındaki kardeşlik dayanışmasını zedelemektedir.
Tekelci devlet kapitalizminin egemen olduğu bir dünyada bir tarafta emperyalist blok ve diğer tarafta da az-gelişmiş ve de gelişmekte olan ülkeler olduğu müddetçe anayasalar sadece ve sadece kağıt üzerinde yazılımlılığını koruyan bir azınlık grubun ekonomik sosyal, siyasal, ideolojik, örgütsel, yasal, grubun, azınlığın, zümrenin menfaatini gerçek anlamda koruyan ve de kollayan bir konumdadır. Heralde böyle olamsaydı kağıt üzerinde kalan bir yazılım anayasası bugün yüzyıllardan beri uygulanmakta ileri anayasalarla (Sözümona) yönetilen (Batı) ülkelerinde sosyal devletin çekirdeği (Halkın devleti) oluşmuş olurdu.
Kapitalist sistemle idare edilen ülkelerde (Kendi ülkemizde dahil) halkın (Yani ezilen, yönetilen ve de sömürülen) yüzyıllardan beri hiç bir sorununun halledileceğine (Hallolmadığına) tanık oluyoruz! En güzel en mükemmel (Kağıt üzerinde) bir anayasayı hazırlayıp yürürlüğe koysanız bile bir tarafta artı değer yaratan sınıfların yarattığı artı değerleri, diğer taraftan ödediği vergilerin (Halkın) kendilerine hizmet olarak çok az bir kısmı kullanılıyorsa ve bu meblanın çok önemli bir kısmı birilerinin musluklarına akıyorsa; sistem böyle işliyor böyle çalışıyorsa; siz uygulamaya kalkacağınız kağıt üzerindeki anayasayı hayata (Halkın menfaati doğrultusunda) geçirmeniz asla mümkün olmayacaktır!!