Dünyada tüm kapitalist sistemle idare edilen bütün ülkelerde, krizlerle beslenen egemen sınıfların devleti üretim sistemleri açısından tehlikeye düştüğü an en son başvuracakları yol faşizmdir. Faşizmin en acımasızlığı Federal Almanya’da Adolf Hitler’in faşist diktatörlüğünde gerçekleşmiştir. Hitler faşizmini daha önceki yazılarımda dile getirmiş olduğumdan dolayı , bugün için İtalya’da Benito Mussolini’ nin iktidarını ilan ettiği 1922 ve sonraki yılların üstünde durmak istiyorum.
İtalya da ki Ulusal Faşist Parti’nin (PNF) uzantıları Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) yıllarına kadar gider. Bu parti ancak kendi rakiplerine karşı gelişmeyi 1921 yılında düzenlenen 3.faşist kongrede kabul ettirmiştir. O tarihlerde dünyada ve aynı zamanda ülkede kapitalist sistemin en büyük krizlerinden olan 1929-1930 krizinin çok önemli belirtileri olmamıştır.
Yine 1922 ve daha sonra ki yıllarda ülke düzeyinde (İtalya da) yükselen emekçi sınıfların mücadelesi sisteme damgasını vuran egemen güçleri ve onların siyasi temsilcilerini oldukça tedirgin etmeye başlar. Ve kısa bir zamanda faşist bir parti olan PNF ülke düzeyinde oldukça büyük bir güç kazanmayı başarmıştır.
Bu güçleniş faşist mücadelede ki başta İtalyan Liberal Parti, İtalyan Milliyetçi Birlik ve Sosyal Demokrat Parti koalisyonundan oluşmaktaydı.
PNF düzen partilerinin oluşturduğu 1921 seçimlerinde 37 milletvekili kazanmış ve bu oluşumun herhangi bir negatif olay karşısında harekete geçebilecek silahlı on binlerce hazır kuvvetinin bulunuşuydu.
Sonuç olarak 22 Ekim 1922 tarihinde oluşan iktidara karşı bir darbe tehdidiyle gerçekleşmiş olmasıdır.
PNF faşist parti kadroları kara gömlekliler başta olmak üzere ülke düzeyinde ( İtalya’nın ) ve bir çok kentlerde sokakları işgal etmeye başlarlar. Bunun en önemlilerinden biri de yaklaşık olarak otuz bin silahlı faşistin Roma ilçelerine doğru saldırıya geçmesiydi.
Ve giderek Mussolini önde gelen diğer burjuva temsilcileri ve kraliyet mensuplarıyla görüşmeler yapmış, kendi ittifakı dışında ki burjuva partilerini korku çemberine alarak meclisteki yürütmeyi kendi denetim ve kontrolü altına almıştır.
Mussolini mecliste ki kararname ile mecliste ki çoğunluğu temsil etmenin yolunu açacak çareyi buldu.
Bir kararname ile tüm oyların , yüzde yirmi beşini elde eden partinin meclisteki üçte iki çoğunluğa ulaşmasını sağladı. Böylece ilk kez faşist bir parti olan PNF ‘nin yüzde yirmi beş oy alarak tek parti haline gelmesinin önünün açılmasına olanak sağlanmış oldu.
Mussolini ülke düzeyinde yaklaşan seçimlerde kendisine en yakın partilerle ittifak (seçim ittifakları) oluşmaya başlar ve PNF’nin oluşturduğu liste gerçekleşir.
Bu listede PNF’nin yanında İtalyan Halk Partisi, Demokrat Liberal Parti ve İtalyan Liberal Parti bulunuyordu. Ve bu oluşumun dışında ki diğer partiler aynı zamanda Mussolini ye yedeklenmiş ve olası birer tehdit olmaktan çıkmışlardı.
Bu oluşumların sonucunda artık ülke düzeyinde özellikle de ulusal liste dışında ki düzen partilerinin çalışmalarını tesirsiz hale getirme , yaralama ve ölümle sonuçlanan saldırıları gerçekleştirmekten geri durmuyorlardı. Seçimlerde önemli ölçüde oy hırsızlığının başlıca sorumlusu durumunda ki bu örgütlü faşist oluşumu protesto etmek ve seçimlerin iptalini isteyen Birleşik Sosyalist Parti lideri Gidcoma Matteotti kara gömlekliler tarafından öldürülür. Ve hemen bu olayın arakasından seçimlerin yüzde atmış beş oranında kazanıldığı açıklanır.
Faşizmin önemli bir özelliği de başta işçi sınıfı olmak üzere, halkın diğer katmanları (emek sarf ederek hayatını sağlayan kesimler) üzerinde baskıyı arttırdığı gözden kaçmayan önemli bir faktördür.
Mussolini vurucu ve örgütlü tim gücünü ( kara gömlekliler) kullanarak baskı gücünü hızlandırarak 1925 yılında ülke çapında büyük bir saldırı dalgası başlattı! 1926 yılının Kasım ayına gelindiğinde , PNF dışınsa ülke çapında tüm partiler yasaklandı ve PNF’ ye tehdit olan yönetici ve kadroları tutuklandı. Böylece ülkede seçimlerle ilgili zemin hazırlıkları da başlamış oldu. Seçimlerde kimlerin oy verecekleri belirlendi. Bu duruma göre oy verme hakkına sadece erkekler , dolayısıyla da askerler, din görevlileri , sendikaların veya faşist derneklerin üyeleri sahip oldular.
Dolayısıyla da İtalya da Faşist Mussolinin uyguladığı baskıcı ve akıl almaz şiddet yöntemleri tarihe bir kara leke ve yüz karası olarak geçti!
Ülkemizde bir an önce “OHAL’’ yasasıyla yönetilmesine son verilmesi ve yine Cumhurbaşkanının tarafsız kimliğinin oluşması ülkemizde Anti Demokratik ve hukuk dışı uygulamalara bir an önce son verilmesi!
Ülkemizde sosyal bir devlet ve sosyal adalet sisteminin acilen uygulamaya koyulması dileğiyle…