İktidarın yasakçı ve despotik uygulamalarına karşı Başkanlık sistemiyle ilgili anayasa değişikliğine hayır demenin tam da zamanının geldiğine inanıyorum.
AKP’nin neoliberal kimliğini, “12 Eylül Cuntası”nın düzenlemelerine içtenlikle nasıl bağlı olduğunu ve en çok da çalışan emeğiyle geçinenlerin (emeklilerde dahil olmak üzere) haklarına karşı tahammülsüzlüğünü de görmüş oluyoruz.
AKP tüm emeğiyle geçinen insanların sosyal ve ekonomik hakları söz konusu edildiğinde son derece yasaklayıcı, otoriter daraltıcı ve engelleyici bir durumun yaratılması söz konusu olmuştur. Tüm emekçilerin haklarını alabilmeleri için uygulayacakları grev haklarından mahrumiyetlerini daraltıcı anlayışını genişletmeye çalıştığına tanık olmaktayız. Yasaklardan bir süre sonra vazgeçmiş olmasına pek şaşırmamak gerekir. Bankacılık sektörün de Anayasa Mahkemesi tarafından kaldırılan grev yasağı OHAL kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname ile tekrar uygulamaya konulduğuna tanık olmaktayız.
AKP işbaşına geldiği günden beri işçilerin grev yoluyla sosyal ekonomik olarak ücretlerini yükseltme mücadelelerini yasaklayıcı bir yaklaşımla bastırma yolunu tercih etmeye çalıştı. Bazı işyerlerinin grev kararlarını “Bakanlar Kurulu” kararıyla 60 gün süre ile ertelettirdi. Yani Bakanlar Kurulu kararıyla çalışanların grev haklarını yasaklayarak grev haklarını ellerinden aldı.
AKP iktidarı 12 Eylül rejiminin anti demokratik ve faşizan karakterini iyice baskın hale getirerek uygulamaya koyduğu ve buna Cumhurbaşkanlığı sistemi denilen “Başkanlık Sistemiyle” aynı oyunun ikincisini topluma maletmeye (kabullendiremeye) çalışmaktadır.
AKP’nin getirmeye çalıştığı tek adam yönetimine karşı “Hayır cephesini” örmek zorundayız. Anayasa paketi ile yeni rerij inşası için Erdoğan ve Bahçeli’nin bugün için ihtiyaçları olan toplumsal desteği alamamış olduğunu görmekteyiz.
Tek adam sistemi (yani Başkanlık sistemi) parlamenter demokrasi yerine, otoriter bir rejim inşasını kurma heveslerini kursaklarında bırakmanın mücadelesi bir “Ulusal Seferberlik”le başarıya mutlaka ulaşacak, Başkanlığa ve (bir nevi diktatörlüğe!) hayır kampanyasıyla yürütülmelidir.
Bu kampanyanın başarılı olabilmesi için, hiçbir parti siyaseti gözetmeden örülecek olan ilerici, laik, ulusalcı, Cumhuriyetçi halkçı, vatan ve memleket sevgisinin bağlaşıklığı ile kurulacak olan geniş bir cephenin (ülke çapında) mücadelesi sonucunda ülkeyi içinde bulunduğu karanlık bataklığından kurtaracaktır.