TARİH NEREDE BAŞLAR 8
Türklerin islamlığı kabullenmeden önceki din devrimlerine konu olan “Totemizm” animimizmve naturizm öğelerinin bir arada bulunduğu “Şamanizm” adı verilen bu inanç ve pratiklerin toplamı sayılabileceğini göstermektedir.
Güneş, ay, yıldız ve yelle ilgili inançlar Gök Tanrı kültürü ile ilgilidir. Altaylı şamanistler güneşle and içerler. Altaylılara göre güneş anaz ay da atadır. Şamanistlerin inaçlarına göre güneş veya ay tutulmasının nedeni güneş ve ayın kötü ruhlarla çarpışmaya girmesi ve bazen yakalanarak karanlık dünyasına sürüklenmesidir. Bütün Türk lehçelerinde bu olayın “Tutulmaz”la açıklanması eski bir inancın izlerini göstermektedir. Güneş ve ay tutulduğu zaman şamanistler, bunları kötü ruhların elinden kurtarmak için bağırır, çağırır davul çalarlar. Şamanizm (Göçebe toplumların) göçebeliğin belirlediği bir din sistemidir.
Türklerin çok tanrıcılıktan tek tanrıcılığa geçişinin nedeni olarak toplumsal yapının hayvancılıktan (Çoban sürü toplumundan) tarıma, göçebelikten de yerleşik hayat geçişin sonucu saymak yerinde olur.
Bu bağlam’da Oguzlar’ın (Oğuz Türklerinin) 10. Yüzyılın ikinci yarısında kümeler halinde islam dinine geçtikleri anlaşılmaktadır. Oğuzlar arasında müslümanlığın ilk olarak şehirliler arasında yayıldığını göstermektedir. Türklerin Avrupa ülkelerinden çok uzun bir zamandan sonra çok tanrıcılıktan “tek tanrıcılığa geçmeleri de tesadüfi olmamıştır.
İslam aleminin ve tek tanrıcığılın lideri Muhammed, dinsel inancın birleştirici özelliğiyle Medine’yi din temeli (Tek tanrıcılık) üzerinde bir tanrı topluluğu olarak örgütlenmiştir. Daha çok politik anlamda ortaya çıkan din gücü yeni bir topluluk ve üzerinde tanrı da kişileşen bir otorite yaratmıştır. Bu tanrısal gücün temsilcisi olarak peygamber de somutlaşan egemenlik dinsel buyruklarla temellendirilmiş teokratik bir özellik kazanmıştır!
Medine’ye vardığı andan itibaren, Muhammed farklı bir rol yüklenmiş peygamberlikten yöneticiliğe geçmiştir. Ve böylece kısa bir süre sonra “Arabistan” birliği (Çok tanrıcılık yıkılınca) sağlanmış ve teokrasi bütün Arabistan’a yayılmıştır.
İslam dininin kurucusu olan Muhammed bir yandan (Vahy) olarak din yayan peygaber kimliğiyle) bir peygaber öte yandan yeni dini (tek tanrıcılık dinini) benimseyenleri toplayarak yeni bir politik kuruluş bir devlet kuran bir devlet adamı niteliği kazanmıştır.
Hıristiyanlığın tersine devlet ve din örgütü bağımsız sistemler değildir. İslam dininin sosyal temelleri ve hukuki dinsel bir kitap olan “Kurana ve din kurucusu olan Muhammed’in buyruk ve kararlarına dayanmıştır. İslam devleti pratikte bir teokrasi olarak kurulduğu gibi teoride de bir teokresi niteliği taşımıştır.
Muhammed’in ölümünden sonra teokrasi bir sarsıntı geçirmiş ama peygamberin geçici vekilleri olan halifelerin aynı zamanda politik örgütü (Politik örgütü) yönetimi ellerinde bulundurmasıyla devam etmiştir.
İslamlık Emeviler, Abbasiler döneminde de devam etmiş ve bununla birlikte ve teoride halife bütün müslümanların din lideri ve politik iktidarın kaynağı olmaya devam etmiştir. Daha başlangıçta teorik bir monarşi niteliği kazanan Osmanlı imparatorluğunda islamlığın ana kurallarına uygun olarak din ve devlet işleri birleştirilmiştir.
Ve böylece bir Türk İslam Devleti olan Osmanlı İmparatorluğu’nda İslamlığın etkisi altına girmiş ve hukuksal karakterlerinin belirlenmesinde dinin büyük rolü olmuştu islamlık özellikle özel hukuk alanında daha kötü bir etkide bulunmuştur.
Arabistan’da islamlığın doğuşuna önderlik (Öncülük) eden azınlık, ticaretle uğraşan zengin zümrenin öncülüğünde gerçekleşmiş sistem çok tanrıcılıktan tek tanrıcılığı savunan bir sistem olan feodal bir sisteme girmiştir!
-Devam Edecek-