TARİH NEREDE BAŞLAR 11
“Yakılarak infazı yapılan Bruna için ölüm hiç de haketmediği bir şeydi! M.S 1500’lerde egemen sınıfların o da bir bilim insanı olarak gazabına varmaktan kendini kurtaramamıştı! O Aziz Dominik manastırına girdiği zaman henüz ondört yaşında gençliğine yeni adım atmakta olan biriydi. Bu manastır “Dominiken tarikatına bağlı papazlar, öteden beri katı dinci zındıkların amansız düşmanları olarak ün salmışlardı. Engisizyon mahkemelerinde davalara onlar bakarlardı. Bayraklarına ağzında meşale tutan bir köpek başı resmedilmişti. Tanrının birer sadık köpeği olarak her yere burunlarını sokup zındık ararlardı. Fakat öte yandan papazlık arasında en bilgili olanlar da kunlardı. En üstü kapalı düşüncelerle bile zındık bulmanın ustasıydılar.
Buruna bir asker ve şair oğluyken niçin girmişti bu dört duvar arasına. Bilim onun için bir vazgeçilmezdi. Bilimle uğraşmanın kedisine yeni gözler vermesini ve hiç kimsenin görmediğini görmeyi öğretmesini istiyordu. Bilim hapsolduğu manastırın tabandan tavana kadar uzanan binlerce kitap dolu kitaplığında gizliydi.
Bruno bu kitapları soluksuz okuyor, okuyordu. Sanki onlara aşık olmuştu. Kendini Yunan filozoflarında bilgeliği koyulmuşcasına hayatını bilim kitaplarına adamıştı.
Giderek manastır kendisine dar gelmeye başlamıştı. Aydınlandıkça da kendisine etrafındakiler şüpheyle bakmaya başlamıştı. Dinsiz olduğundan şüphe edilen Bruno’yu dört gözle izlemeye başlamışlardı. O fırsat buldukça Napoli’ye gidiyor, bilginlerle tanışıp yasak yayınları (Kitapları) gizli gizli okumaktan geri durmuyordu.
Hayali sonsuz evrende dolaşırken keskin gözler peşini bırakmıyordu. Yalnız konuşmalarını dinlemekle yetinmeyen egemen sınıflar kendisine karşı 130 maddelik bir suçlama hazırlamışlardı. Bruno hemen Roma’ya gider. Papaz cübbesini çıkarıp şapka ve pelerin giyer. Ve nihayet bruno bir şehirden öbür şehre ve ülkeden ülkeye dolaşmaya başlardı. “Bruno Cenevredeydi. Özgür bir havada ne kadar soluyordu. Burada da çok geçmeden umutlarının boşa çıktığını anladı. Burada din Roma’dakinden başka olmakla birlikte taasup ayniydi. Çevresindeki papazlar yerine esnaf görüyordu. Burada erdemler dinin buyurduğu gibi değil çıkarcı erdemlerdi. Kim zenginse o kutsaldı. Yani burada da iki yüzlülük Roma’dakinden geri kalmıyordu. Bruna burada da rahat bir nefes alınmayacağının sinyallerini anlamaya başlamıştı ve yavaş yavaş şehirde kendisine özel görevli kimselerin bulunduğunu söylemişlerdi. Bunlar o dönemdeki egemen sömürücü sınıfların jurnalcileri ve istihbaratçılarıydı.
“Etrafta herşeyin bu kadar temkinli düzenli olduğu bir sahin ve erdemli şehirde işkenceler yapılan servetin hayali dolaşıyordu. Ünlü bir bilgin olan servet’te İsviçre’de engisizyon izlemelerinden gizlenebileceğini sanmıştı. Bilgin servet insanı teşbih etmiş kan dolaşımının sırlarını çözmeye çalışmıştı. Yazdığı bir kitap için Cenevreli softalaş kendisini ateşte yakılarak ölüme mahkum etmişlerdi. “Serveti” öyle bayağı yakmamış tam iki saat ateşte kızartmışlardı.
Bruno’nun daha dikkatli, daha dikkatli davranması ve dilini tutması gerekiyor. Oysaki o susmak nedir bilmiyordu ve zaten susması da mümkün değildi. Bruno’nun cenevre’de ilk hapse atılması gerçekleşir. Bereket suçu fazla ağır olmadığından hapisten çebucak kurtulur.
Çağın bilge adamı (Tanrı tanımayan) demokrasinin kitapları da putperesler ve hıristyanlar tarafından yakılmıştır.
Bruno, Tuluz’dan ayrılıp Paris’e gitti. Bruno bir tedirginlik ve korku içinde Paris’te o dönemin egemen güçlerinin halka karşı giriştikleri acımasız katliamları ibret ve üzüntüyle izlemekten utanç duymaya başlar!
-Devam Edecek-