Bürokratik aydınlar dışında bir de bunlardan ayrı olarak küçük bir grubu dahi oluşturmaktan yoksun ve marjinal bir öneme sahip entellektüel-aydınlar bulunmaktadır. Bunların sarece diploma sahibi olmaları, belirli bilgilere sahip olmaları ve belirli bir mes.lek grubuna dahil olmaları da değildir. Üstelik bunlar diğer bürokratik aydınlardan daha çok ve çok farklı bilimsel bilgilere sahip olmalarırdır.
Entellektüel aydınların en önemli özellikleri ve ayırtedici nitelikleri; onların siyasal iktidardan ve siyasal iktidarın gerisindeki egemen sınıflardan bağımsızlığı siyasal iktidar karşısında eleştirel bir tavır içinde olmasıdır. Bu niteliklerinden ötürü entellektüel, siyasal iktidarla da iyi geçinemeyen birisidir. Burada önemli olan zihinsel ve moral (Ahlaki) bir eğilimdir. Ve bu eğilime uygun davranabilme, tavır alabilme yeteneğidir”
Entellektüellirin bir grup oluşturmaları ve belirli bir güce sahip olmaları ilkkez Fransa’da olmuştur. “İntellectel” kavramı da ilkkez Dreyfüs olayıyla ilgili olarak 23 Ocak 1898’de kullanılmıştır. Bunlar önemli grup oluşturmasalar da her tarihsel dönemde ve her toplumda varlıklarını sürdürmüşlerdir. Onlar her zaman toplumsal gerçeklerin çarptırılmışlarıyla savaşmışlardır. Gerçekleri çarptırarak topluma lanse etmeye çalışan bürokratik aydınlarla her zaman çatışmışlar “Aldatıcıların”ipliğini pazara çıkarmayı kendilerine ideolojik bir görev saymışlardır.
Bundan dolayı da hiç bir zaman için başları dertten kurtulmamış. Bazıları yıllarca hapis yatmış bazıları da canlarından olmuştur. Onlar devlet kurumlarında ve de üniversitelerde her zaman kovuşturulmuş, yargılanmış, idari soruşturmaların birer hedefi haline getirilmişler, sürgün ve mesleğe son vermeler gibi hiç te hak etmedikleri cezalara çarptırılmışlardır.
“Açıklıktan yana olmayan ve gerçeğin ortaya çıkmasından zarar görecek olan sıınflara karşı gerçeği savunan ve gerçeğin ortaya çıkmasından yana tavır koyan birisidir o.
Egemen sınıflar ve onların adamları ve de örgütlü kurum, kuruluş ve teşkilatları tarafından yaratılan ve halkın beyinlerine şırınga edilen hurafeleri sergilemek henr türlü aldatmacalara karşı gerçekleri savunmak ve toplumu aydınlığa ve şeffaflığa kavuşturmanın misyonerliğini yılmadan usanmadan savunmak!
Kurulu düzenin ve de sistemin devamlılığını ve mevcut düzenin değişmezliğini topluma kabul ettirmek amacıyla efsamne ve hurafeler üretmek iktidardaki sömürücü sınıfların sınıfsal özelliğinden kaynaklanmaktadır. Sömürüyü gizlemek, sömürü ve baskıyı meşrulaştırmak onun en büyük ideolojik mekanizmasıdır.
İşte entellektüel-adın sömürücü sınıfların gizli kalmasını canı gönülden istediklerini açığa çıkarmak ve iktidardakileri empoze etmekten çıkarı olduğu “Bir toplumsal değerler sistemi”ne başkaldıran karşı koymakta inançlı ve de kararlı olan egemen ideolojiye resmi tarihe karşı çıkarak gerçekten yaşamış olanla yaşandığı varsayılan gerçeğin çarptırılmış ya da “Resmi versiyonu” arasındaki uyumsuzluğu ortaya çıkarmayı kendine iş edinen kişidir o”
Egemen olan sınıfların ve devletin her türlü politika ve uygulamalarını eleştirebilen bu anlamda hiç bir yasaya, tabuya, inkarcılara itibar etmeyen, sorunları sadece ulusal planda değil (Parça-bütün ilişkilerinde değerlendiren) evrensel planda ele alıp anlamaya, kavramaya ve de çözümler üretmeye çalışan cefekar ve vefakar kişidir o! Onun meziyetlerini yazmakla bitireceğimi zannetmiyorum bimr türlü!
Bizim entellektüel dediğimiz gerçek aydını Paul Baran şu satırlarıyla ne güzel ifade etmiş “Aydın denilen kişi böylece yaptığı işin özü ve esası bakımından bir toplum eleştirmeni daha güzel daha insanca ve daha akla uygun bir toplum düzenine giden yolu tıkayan engellerin ne olduklarını arayıp bulmayı, incelemeyi ve bu yoldan bunların aşılmasına yardımcı olmayı kendisine dert edinmiş kimsedir. O bu nitelikleriyle toplumun vicdanı ve toplumun belli bir tarih döneminde içinde yaşadığı ilerici güçlerin sözcüsü haline gelir. Ve bu nitelikleriyle o, Statüs Guo’yu korumaya çalışan egemen sınıf tarafından ve sınıfın emrinde olup aydınları en hafifinden hayalcilik ya da metafiziklikle en kötüsü de yıkıcılık ya da bozgunculukla suçlayan kafa işçileri, tarafından “Bir dert yaratıcısı” bir “Baş belası” olarak görür.