Burjuva belediyecilik anlayışıyla örgütlenmiş bu rant çeteleri, yerel yönetimleri ele geçiren siyasi ve ideolojik yandaşlarıyla sanki buraları bir soygun, yolsuzluk (birer arpalık) ve bir rant paylaşım yerleri olarak görmekten asla ve asla vazgeçmiyorlar!!
Bunlar kendi emir ve kumandalarında ya paravan şirketler kurarak, çok yüksek rantları paylaşmada ve bazı danışmanlık şirketleri üzerinden büyük vurgunlar oluşturmayı kendilerine amaç edinmişlerdir!!
Halkımızın sırtına yıktıkları bu soygunların faturalarını kamuoyundan gizlemeyi adeta (kendileri için) adeta bir sanat haline getirmekten de vazgeçmiyorlar!
Ayrıca belediyelere bağlı ya da belediyelerle sarmaş dolaş çıkar ilişkileri yumağıyla birlikte hareket eden, birlikte çalışan mütahitlik şirketleri ve danışmanlık bürolarının, kent rantlarının paylaşımında nasıl rol oynadıkları kamuoyuyla gözler önüne serilmesine rağmen (sanki hiçbir şey olmamış gibi) kimsenin kılı kıpırdamamaktadır!!
Bu büyük vurgunlar, soygunlar yumağının öncülerine bir gün olsun bile; yahu sen bu maaşla bu kadar büyük serveti nasıl yaptın diyebilme cesaretini göstermesi pek de mümkün olmuyor. Olsa da!! Bu aldı kaçtı sisteminde gene halkın olan haksız duruma getiriveriyor bir anda!!! Üstelikte yapanın yanına kar kaldığı da cabadan!!!
Öyleyse dünyadaki bütün “kentsel rant” olaylarını kapitalizmin içinde bulunduğu yapısal kriz nedeniyle artık (bu sistemin üretken konumundan uzaklaştığını görüyoruz! Ülkemizdeki uluslar arası temsilcilerinin de gelirlerinin önemli bir bölümünü üretken olmayan alanlardan sağladıkları izliyoruz.
Bugün uluslar arası tekelci sermayenin (az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerdeki) durumu da böylesi bir yapılanmanın başına çekmektedir. Gelişmiş kapitalist ülkeler ülkemizdeki konut üretimine de el atmıştır ve oralardan da çok büyük rantlar elde etmektedirler. Kapitalist-emperyalist burjuvazi dünyanın her yerinde “kentsel rant”a yönelmiş durumda!
Kapitalist sistemde kent bir üretim birimi olmanın yanında ulaşım, konut, eğitim, sağlık ve benzeri birimsel alanların yoğunlaştığı ve yeniden üretim ve pazar alanlarının yaratılması açısından önem kazanmaktadır. Kapitalizm için kent basit bir coğrafya alanı değil aynı zamanda bir değişim değerleri alanıdır.
Yine kapitalizmin yarattığı sömürü ve sefalet bir tarafta ezan, sömüren, yöneten, egemen olan güçlerin (sınıfların) ve devletinin ortaya çıkmasını, diğer tarafta ise ezilen , sömürülen, yönetilen ve baskı altında tutulan yoksullar sınıfının oluşma biçiminde kendisini ifade eder!!!
Merkezi iktidarların politikalarını uygulamak, kentlere devletin müdahalesini sağlamak ve kentlerde gereğini yerine getirmek açısından yerel yönetimler çok önemli bir araçtır! Buna uygun olarak ta kent mekanları yeniden ve yeniden değişimler yaşamalıdır. Ve böylece devleti arkasına alan kapitalist burjuvazi sermaye birikimi için yollara düştüğü ve gözünü diktiği kentsel rantı, pazar alanları olarak belediye bürokrasisiyle (başta başkan ve örgütlü teşkilatı olmak üzere) sarmaş dolaş olur!!
1980 sonrası bizzat bütün avantajlar sermaye sınıfının çıkarı için ön plana çıkarıldı. Piyasacı anlayış sağlık, eğitim, konut ve ulaşım gibi benzeri türden hizmetlerin sağlanmasından (yapımından) ve yerine getirilmesinde devlet dereceli olarak çekilirken, çekilmediği (vazgeçmediği) alanlardan da hizmetin yerine getirilmesini ihale ve benzeri (yap-işlet) yöntemlerle özel sektöre bırakmıştır!!
Uluslar arası sermaye bu yeni belediyecilik anlayışıyla her şeyin piyasaya (özele) devredilmesini ön görüyordu. Kamu hizmetlerinin özelleştirilmesinin yanında yerel yönetim hizmetleri de özelleştirilmeliydi.
Aslında bu daha ucuz bir emek gücü, ucuz hammadde, karşılıksız altyapı karşılığında yatırım yapma vaatleriyle kentler arası bir yarışın bedelini yine emek cephesine ödetilmesinden başka bir şeyin olmadığıdır!!!