V.İ. Lenin “Devlet ve Devrim” kitabında proletaryanın siyasal iktidarı ve zorunlu olan devletinin özelliklerini belirtmede; Marks’dan ve Engels’ten sık sık alıntılara baş vurmaktadırlar. Yine aynı eser sayfa 83’de Marx’ın anarşizme karşı mücadelesinin gerçek anlamının tarif edilmemesi için , proletarya için zorunlu olan devletin “devrimci bir geçici birimi”ni kesin olarak belirtir. Proletaryanın, sadece bir zaman için devlete ihtiyacı vardır. Erek olarak devletin ortadan kalkması konusunda anarşistlerle en küçük bir uzlaşmazlık halinde değiliz. Biz bu ereğe erişmek için, sömürücülere karşı devlet gücü aletlerinin, devlet gücü araçlarının, devlet gücü usullerinin geçici olarak kullanılmasının zorunlu olduğunu söylüyoruz. Tıpkı sınıfları ortadan kaldırmak için, ezilen sınıfın geçici diktatoryasını kurmanın kaçınılmaz bir şey olduğunu söylediğimiz gibi. Marx, meseleyi anarşistlere karşı koymanın en keskin, en açık biçimini seçer: Kapitalistlerin boyunduruğundan kurtulduktan sonra, işçilerin “silahları bırakmaları” mı gerekir, yoksa kapitalistlerin dirençlerini kırmak için bu silahlara onlara karşı kullanmaları mı? Öyle olunca, eğer bir sınıf başka bir sınıfa karşı sistemli olarak silahlarını kullanırsa, bu devletin “geçici bir biçimi” değil de nedir?”
Burada önemli olan yerel yönetimlerle, genel yönetimler arasında bir paralellik, bir bütünlük olması; parça-bütün ilişkilerinde olduğu gibi, parçaların içinde çalışma ve var olmasıdır! Ki bu sistem, sadece ulusal çerçeve içinde görülüp değerlendirilmemelidir.
Artık dünya 2008 son kapitalist sistemin kriziyle birlikte ve krizin bedellerini (uluslar arası tekelci sermaye ve yerli işbirlikçileri) dünya halklarının sırtına yükleyerek çıkış yollarını bulmaya çalışmaktadır. Çağımız hem (yerel yönetim sömürü rantlarından) kurtulma, hem içerde hem de dışarıda egemen sınıfların boyunduruğundan kurtulma çağıdır!!!
Çağımız, geçmiş çağlardaki gibi sistemin başındaki ve sisteme egemen olan bir sömürücü sınıfın yerini, diğer başka bir (sistemin) sömürücü sınıfın yerine almasıyla sonuçlanmayacaktır. Ve bunun böyle sonuçlanmayacağını J. V. Stalin; Proletarya Devrimi Çağında Milli Mesele kitabında şöyle dile getirmektedir.
Ona göre: “Sömürücüler değişti, sömürü kaldı. Kölelerin kurtuluş hareketleri zamanında böyleydi. Serflerin ayaklanma döneminde böyleydi. İngiltere, Fransa ve Almanya’daki ünlü büyük devrimler dönemi de böyleydi. Proletaryanın tarihin çarkını kapitalizme karşı döndürmek için yaptığı ilk şanlı, yiğit fakat yinede başarısız kalan girişiminden, Paris Komününden söz etmiyorum.
Ekim Devrimi, bu devrimlerden temelde farklıdır. Hedef olarak bir sömürü biçimi, bir sömürü grubu yerine diğer bir sömürü grubunu getirmeyi değil, insanın insan üzerindeki her türlü sömürüsünü kaldırmayı, bütün sömürü gruplarını yok etmeyi, proletarya diktatörlüğünü kurmayı, bugüne kadar var olan ezilen bütün sınıflardan en devrimci olan sınıfın iktidarını kurmayı, yeni, sınıfsız sosyalist bir toplum örgütlemeyi hedef alır.
İşte bu nedenle Ekim Devrimi’nin zaferi, insanlık tarihinde dünya kapitalizminin tarihi kader çizgisinde, dünya proletaryasının kurtuluş hareketinde, bütün dünyanın sömürülen kitlelerinin mücadele yöntemleri ve örgütlenme biçimlerinde, yaşama tarzları ve geleneklerinde, kültür ve ideolojilerinde temelden dönüşüm anlamına gelir.
Ekim Devrimi’nin uluslar arası, dünya çapında öneme sahip bir devrim olmasının sebebi budur.
Bütün ülkelerin ezilen sınıflarının, kendi kurtuluşlarının güvencesini gördükleri Ekim Devrimi’ne karşı gösterdikleri o derin sevginin kökleri de burada yatmaktadır. Proletarya Çağı’nda Milli Mesele. J. V. Stalin. S:104-105.
Sınıfların; dolayısıyla da sömürünün, devletin, ezen ve ezilenin olmadığı bir dünya dünyayı yaratmak hepimizin elinde olan bir şeydir! Yeter ki bu konuda inançlı ve kararlı olalım!!!