Bir yazımda, Eşbaşkan için “psikolojik kaçış başladı” demiştim. Psikolojik kaçış fiili kaçışa dönüşmeye başladığını görüyoruz. Günlük süren ziyaretlerin haftalık ziyaretlere dönüşmeye başlamasının yanında bir çok gösterge daha var kaçacağına dair.
Gayrımilli medyadaki cemaat erbabı da bu kaçışı doğrulayacak yazılar yazmaya başladılar. Öcalan’ın serbest bırakılması ve Bölücü Anayasa’nın kabul edilmesi sonrasında BOP eşbaşkanı’nın işinin bitebileceği dillendiriliyor.
Yorulan atını değiştiren veya yaralanan atını vuran kovboy, kullandığı siyasetçiler için de aynı yöntemi uyguluyor.
Bu açıdan bakıldığında; ya değiştirilecek, ya (siyasi olarak) vurulacak. Değiştirilme veya vurulma olasılıkları, önceki görevlere ek olarak verilen son görevi başarıp başaramamasına bağlı. Görülen o ki başaramayacak. O taktirde, kendince en güçlü seçenek KAÇMAK!
Peki nereye!
Tahminim Kanada’ya!
Tuncay Güney orada rahat ettiğine göre, o durumda olanların aklından da Kanada geçebilir.
* * *
Örs ile çekiç arasında kalmış nesne gibi ABD ile Türkiye arasında sıkıştığından, biçimden biçime, söylemden söyleme sürekli değişiyor. Son ziyarette sırtına yüklenenler nedeniyle, bu değişimlerin daha sert olacağı, bunun da sağlığını, sinirlerini ve üslubunu daha da çok bozacağı anlaşılıyor.
Çünkü işin ucunda kırk katır mı, kırk satır mı misali, baldıran zehir mi seçenekleri dışında başka bir seçenek tanınmıyor.
Emperyalistler böyledir işte. Önce kullanırlar, sonra… Tarihte bir çok örneği var…
Milyonda bir de olsa kaçıp kurtulma ihtimali olabilir belki.
İşte o ihtimali düşünenler, bu amaçla havada yakıt ikmali yapmadan 10 bin km. uçabilen 300 milyon dolarlık uçak bu amaçla alınmış olabilir!
Hava Kuvvetleri’nde bu kaçışı engelleyecek durumda olan pilotlar, bu amaçla tek tek tutuklanmış veya tasfiye edilmiş olabilirler.
Yabancı bankalarda açılmış 8 ayrı hesap ve bu hesaplara yatırılmış olan milyonlarca dolar paralar, bu kaçışlar sonrası için yapılan yatırımlar olabilir.
Partisinin Meclis Grup toplantılarında dillendirmeye başladığı “bırakıp giderim” açıklaması, içinde olanın dışa vurumudur. Ayrıca her şeyde suçu başkalarına yüklemeyi başardığı gibi bu gitme olayında da suçu başkalarının sırtına yıkma arayışında olduğunu gösteriyor.
Sık sık “Ya Esed ya ben” demişti. Esad’ı devirmek için Esad karşıtı güçlere her türlü silah, para, eğitim, dokunulmazlık, korum vb. bile vermişti. Hatta Öcalan ile anlaşıp, bir kısım PKK’yı bile Esad’ın üzerine sürdüler. Birkaç hafta içinde devrilir dedikleri Esad, 26 aydır dimdik ayakta. 2014’e kadar da ayakta kalacağı görünüyor.
Son ABD ziyaretinde, sesini çok özlediği Obama’yı, Esad’ı devirme konusuna ikna edemedi. İkna edemediği gibi Esad’ın elini daha da güçlendirecek olan Cenevre Görüşmelerini desteklemesi konusu görev olarak önüne konuldu. Esad’ı devirecek sihirli bir değneğin olmadığını söyleyen Obama, eşbaşkanının umutlarını da bitirdi.
Esad yerinde kaldığına göre… Abbas yolcu…
Abbas da çok gitmek istiyor; ama gidemeyecek. Çünkü bu kez karşısına Türk milleti dikilecek.
Sayesinde milyar dolarlar kazananların bile bir vefasını göremeyecek.
Artık hiç gerçekleşmeyecek hayaller kuracak, rüyalar görecek..
Abdulhamitlerin ve Vahdettinlerin durumundan ders alamayanlar, bakalım kendilerinden sonralarına nasıl bir ders bırakacaklar.