Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu topraklarını paylaşım savaşıdır.
Çarlık Rusyası, Fransa, ABD ve İngiliz emperyalistleri, ülkemizi işgal etmek için Doğu’da Ermenileri kışkırtarak ülkemizi Doğu’dan parçalamaya kalkışmışlardı ve bu savaş sonrasında karşılıklı kırımlar yaşanmıştı. Osmanlı yönetimi bu kırımları engellemek için, bölgede yaşayan Ermeni yurttaşlarımızı, zorunlu göçe, yani tehcire başvurdular.
Ermenistan’ın ilk başbakanı Ovanes Kaçaznuni bile 1923 Parti Kongresi'ne sunduğu ve daha sonra kitap halinde yayımlanan raporunda:
“Tehcir doğruydu ve gerekliydi. Gerçekleri göremedik, olayların sebebi biziz. Türklerin millî mücadelesi haklıydı. Barışı reddetmemiz ve silahlanmamız büyük bir hataydı. Türklere karşı ayaklandık ve savaştık. Sevr Antlaşması gözümüzü kör etmişti. İsyanımızın temelinde İtilaf devletlerinin bize vadettiği büyük Ermenistan hayali vardı. Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır. Bu yöntem en kesin ve uygun olanıydı…”
Tarihi gerçekler belgeleriyle ortada olmasına rağmen başını ABD’nin çektiği Batılı bazı emperyalist ülkeler, 1915- 1923 yılları arasında vatanımızı savunmamızı ve Kurtuluş Savaşımızı “soykırım” yapmak ve Mustafa Kemal Atatürk’ü de “soykırım suçlusu” olarak ilan etmeye çalışıyor.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in savunması sonrasında AİHM, Ermeni soykırım yalanını kökten bitirdi. Lahey Adalet Divanı’ndaki son savunmada ise bu karar tescillendi.
Dünyanın en büyük Mahkemelerini verdiği bu tarihi karara rağmen, bazı emperyalist ülkeler bu tarihi yalanları sürdürmeye devam ediyor.
Yedi düvele bir kez daha sesleniyoruz. Türk Milleti soykırım yapmadı, vatanını savundu. Bu gün de vatanımızı savunuyoruz. Savunmaya da devam edeceğiz.