Kapitelist sistemin dünya çapındaki egemenliği var hızıyla acımasız bir şekilde sürmektedir. Burjuvazi (Egemen Sınıf Olarak) egemenliğini her zaman yoksullar ve onların kanları üzerinden beslenerek varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. Yine o her zaman baskılı (Şiddete Dayalı) rejimini devlete dayanarak (Devletin örgütlü gücünü kullanarak) çoğunluğu ezici ibr şekilde baskı altına alıp yönetmektedir. Tekelci sermayenin ve onun baskıcı yönetimini Lenin şöyle ifade eder “Başka bir deyişle kapitalist rejimde kelimenin gerçek anlamında devlete yeni ibr sınıfın başka bir sınıfı azınlığın çoğunluğu baskı altında tutmasında yarayan özel bir makineye sahip bulunuyoruz. Anlamak kolaydır ki; sömürülen her çoğunluğa karşı sömürücü bir azınlık tarafından uygulanan sistemli bir baskının yürümesi bu işte büyük bir yırtıcılık, büyük bir kan dökücülük ister; insanlığın kölelik, serflik ve esirlik (Ücretlilik) rejimleri altında yoluna devam ederken içinden geçtiği kan deryalarını şart koşar” der. “Devlet ve Devrim” V.İ Lenin Sayfa: 123.
Proleterya iktidarı burjuvaziden devraldıktan sonra şiddeti egemen sınıflara karşı uygulamaya devam eder etmek zorundadır da! Çünkü o sosyalist sistemin sınıfsız bir topluma doğru gidişini hazırlamak için bunu yapmak zorundadır. Ama baskı bu kez iktidarda olan sömürücü sınıfların azınlıklara (Bir daha iktidara gelmemeleri için) karşı uyguladığı baskıdır. Ve bu geçiş döneminde devlet gerçek anlamda bir devlet değildir. Artık bu durumu Lenin şöyle izah eder: “Sonra kapitalizmden komünizme geçiş döneminde baskı gene zorunludur. Ama bu defa sömürülen bir çoğunluk tarafından sömürücü bir azınlığa karşı kullanılır. Özel aygıt özel baskı makinesi yani “DEVLET” gene zorunludur. Ama bu artık gerçek anlamda bir devlet değil bir geçiş devletidir. Çünkü ücretli köleler tarafından sömürücü bir azınlığa karşı uygulanan baskı nispeden öyle kolay bir şeydir ki; bu köle, serf ve ücretli işçi, ayaklanmalarından çok daha az kana mal olacaktır. Bu baskı demokrasinin o kadar büyük bir halk çoğunluğuna yayılmasıyla bağdaşan bir şeydir ki; özel bir baskı makinesi zorunluluğu ortadan kalkmaya başlar. Sömürücüler çok karmaşık ve bu işe ayrılmış bir makine olmaksızın elbetteki halkın sırtını yere getirecek durumda değildirler. Oysa halk çok basit bir “Makine”yle bile hemen hemen “Makine”siz özl aygıtsız denebilecek bir biçimde sadece silahlanmış yığınların örgütlenmesiyle (...) sömürücülerin sırtını yere getirebilirler.” Der ve devam eder “Nihayet ancak komünizm devlet tamamen gereksiz kılarn. Çünkü o zaman sırtı yere getirilecek hiç kimse hiç bir sınıf anlamında ‘Hiç kimse” yoktur. Nüfusun belli bir kısmına karşı sistemli bir mücadele yoktur artık. Biz ütopyacı değiliz. Bireysel aşırılıkların mümkün ve kaçınılmaz şeyler olduklarını hiç bir zaman inkar etmiyoruz. Ama bu aşırılıkları önlemenin zorunlu olduğunu da hiç mi hiç inkar etmiyoruz. Nedir ki herşeyden önce bunun için özel bir makine özel bir baskı aygıtı hiçte gerekli değildir. Silahlanmış herhangi bir halk uygar insan topluluğunun hatta bugünkü toplumda bile dövüşen insanları ayırması ya da bir kadına kötü davranmasına güz yummaması kadar basit ve kolay bir biçimde bu görevi bizzat üstlenecektir. Sonra biliyoruz ki toplum halinde yaşama kurallarına bir saldırı teşkil eden aşırılıkların derindeki toplumsal neden yoksulluğa sefalete mahkum edilmiş yığınların sömürülmesidir. Bu temel neden bir kere ortadan kaldırıldıktan sonra aşırılıklar mutlaka “Yokolmaya” başlayacaklardır. Hangi hız ve hangi sırayla onu bilmiyoruz ama biliyoruz ki yok olacaklardır. Ve bu aşırılıklarla birlikte devlette giderek yokolacaktır” Devlet ve Devrim V.İ Lenin S: 123,124, 125.
Sosyalist toplumda aynı komünizmin ilk evresined üretim araçları mülkiyeti bireylerin mülkiyetinden çıkar ve bütün toplumun mülkiyeti haline gelir dönüşür. Bu ilk evrede adalet ve eşitlik gerçekleşmez, ama insan insan tarafından sömürülmesine de asla müsade edilmez. Çünkü üretim araçları mülkiyeti (Fabrikalar ve büyük toprak mülkiyeti) özel mülkiyet olarak kimseye ait değildir.
-Devam Edecek-