Burjuvaziyi tarif etmenin, onu anlamanın, onu daha yakından tanımanın ve onu izlemenin bir aracı olarak ta başından beri feodaliteyi devirip dünya sahnesind görünmeye başlar başlamaz artık kendi örgütlü gücü ve açgözlülüğünün arkasına sinsice gizlenerekz işleri yürütmeye koyulur.
Oysaki proleteryada burjuvaziye karşı sınıf mücadelesini yürütür kendi onu baskı ve denetim altında tutmaya (Tutabilmesi için) epeyce bir zaman ayırmak zorundadır bunu hem kendisi ve hem de ezilen, sömürülen ve baskı altına alınan bütün sınıf ve tabakalar için yapmak zorundadır. “Sınıf mücadelesinin ve sınfları baskı altında tutmanın daha geniş, daha serbest, daha özgür bir biçimi proleteryanın genel olarak sınıfların ortadan kalkması için yürüttüğü mücadeleyi önemli derecede kolaylaştırır”
Bir yerde proleterya sınıfların yok olmaya başlamasıyla birlikte devletin ve dolayısıyla da demokrasinin de ortadan kalkması, devletin yavaş yavaş yok olmasının demokrasinin de yavaş yavaş yokolması olduğunu hiç bir zaman unutmamalıyız.
Demokrasinin bir şiddet uygulaması olduğunu Lenin “Devlet ve Devrim’de” sayfa: 112-113 şöyle dile getirir: “Demokrasi ile azınlığın çoğunluğa boyun eğmesi özdeş şeyler değildir. Demokrasi azınlığın çoğunlukla boyun eğmesini kabul eden, tanıyan bir devlettir, Başka bir deyişle demokrasi bir sınıf tarafından bir başka sınıfı nüfusunun bir kısmı tarafından nüfusun bir başka kısmına, karşı sistemli, şiddet uygulamasını sağlamaya yarayan bir örgüttür.” Der ve devam eder “Biz devletin yani tüm örgütlenmiş ve sistemli şiddetin genel olarak insanlar üzerine uygulanan her türlü şiddetin ortadan kalkmasını nihayi erek olarak alıyoruz. Biz azınlığın çoğunluğa boyun eğmesi ilkesine uyulmayacağı bir toplumsal düzenin zuhurunu beklemiyoruz. Ama biz sosyalızmi yürekten dileyerek inanıyoruz ki; sosyalizm evreni içinde kominizme varacak ve sonuç olarak insanlara karşı şiddete baş vurma zorunluluğu tamamen ortadan kalkacaktır. Çünkü insanlar şiddet ve boyun eğme olmaksızın toplum halinde yaşamanın basit şartlarına uymaya çalışacaklardır” Devlet ve Lenin V.İ Lenin S: 112-113.
Bugün güç (Sömürücü sınıf olarak) olarak uluslar-arası tekelci sermayenin hakim olduğu bütün ülkelerde devlet, kapitalist acıdan gelişmiş olan modern burjuva temeline dayanmaktadır. Bugün dünyanın bütün ülkelerinde tekelci sermaye ve yerli işbirlikçilerinin karşısına çıkacak, onu alaşağı edecek kendi sınıfsal (Politik) diktatörlüğünü geliştirecek devrimci proleteryadan ve dolayısıyla da onun diktatörlüğünden başka birşey değildir!
Kapitalist toplumda burjuva demokrasisi burjuvazi tarafından kendi sınıfsal sömürü alanına hapsedilmiş. Ve sonuç olarak da bu durum azınlık sınıflara hizmet etme anlayışını hayata geçirmekten öteye gidememiştir. Gitmesi de zaten mümkün değildir. Lenin bu durumu aynı eser 119’da şöyle izah etmeye çalışır “En elverişli gelişme şartları içinde düşünülen, kapitalist toplum demokratik cumhuriyet halinde az çok tam bir demokrasi görünümündedir. Ama bu demokrasi daima kapitalist sömürünün dar çerçevesi içine sıkışıp sadece zenginler için bir demokrasi olarak kalır. Özgürlük eski Yunan Cumhuriyetlerinde neyse kapitalist toplumda da aşağı yukarı köle sahipleri için bir özgürlük, köle sahiplerinin özgürlüğü, kapitalist sömürü sonucu bugünün ücretli köleleri ihtiyaç ve sefalet yüzünden öylesine bunalmış öylesne bitkin bir durumda bulunuyorlar ki; “Demokrasiye Boşveriyorlar” Politikaya boşveriyorlar, ve olayların normal sakin akışı içinde nüfusun büyük çoğunluğu politik ve toplumsal hayatın dışına atılmış bulunuyor.
Çok küçük bir azınlık gurubu olan tekelci sermaye ve yerli işbirlikçileri için geçerli olan kapitalist toplumun demokrasisi budur işte!
-Devam Edecek-