Tayyip Erdoğan gittiği her yerde halkın tepkisiyle karşılaşıyor ve adeta uyuyan dev’i uyandırıyor; şimdi de ODTÜ’yü uyandırdılar… Bir anlamda kaldırdığı her taşı ayağına düşürüyor… Saldırdıkça da misliyle cevabını alıyor… En sonunda ODTÜ’ de uyandırdı.
Tayyip Erdoğan tam bir koruma ordusuyla dolaşıyor ve gittiği her yerde adeta terör estiriyor! Olaylar sadece gittiği yerle de sınırlı kalmıyor, gelişen her halk hareketine karşı ya yasaklama getiriyor ya da milletin karşısına devletin polisini dikiyor. En demokratik haklardan olan ufak bir protesto eylemi bile, polise orantısız güç kullandırılarak bastırılmak isteniyor. Bu gidişle ölümcül sonuçlar doğuracak saldırı emri de verebileceği anlaşılıyor. Bu gidişata benzer bir olay, geçtiğimiz günlerde ODTÜ’de yaşandı.
Göktürk-2 uydusunun fırlatılışı nedeniyle TÜBİTAK tarafından davet edilen Tayyip Erdoğan, 2500 polis 20 zırhlı 105 koruma ordusuyla ODTÜ’ye gider.
Bu arada saat 16.00’ya doğru TÜBİTAK uzay binasına yürümek isteyen 300 kişilik öğrenci grubu, yol boyunca bir hat oluşturan polis ile karşı karşıya gelir. Öğrenci grubundan herhangi bir hareket gelmeden polis yoğun gaz bombası kullanmaya başlar. Protestocu grup ise polise taş ve su şişesi atarak karşılık verir.
Polis tarafından o kadar çok gaz bombası kullanılır ki, sınıflarda bulunan öğrenciler ve bürolarda çalışan memurlar yoğun şekilde etkilenir. Atılan gaz bombası kapsüllerinin isabet ettiği öğrenciler yaralanır, camlar kırılır, araçlar zarar görür. Gaz bombasından sonra bu kez de öğrenciler üzerine su sıkılır, ses bombaları kullanılır. Yerleşkedeki dersler, laboratuarlardaki çalışmalar ve sınavlar aksar; derslikler ve ofisler boşaltılmak zorunda kalır.
Törenler 19.00’da bitmesine rağmen çatışmalar saat 20.00’ye kadar sürer, çok sayıda öğrenci yaralanır.
ODTÜ’de yaşanan olayların gerçeği bu iken; Abdullah Gül’ün atadığı yandaş rektörlerden bazıları, ağızbirliği etmişçesine, polislerin orantısız güç kullanmasını görmezden gelerek, öğrencileri ve üniversite yöneticilerini suçlayan bir açıklama yaparlar. Olayların nedenlerini ve sonuçlarını hiç araştırmadan ve ağız birliği yapmışçasına yapılan bu açıklamalar, yaşanan olayları tamamen çarpıtmaya, milleti kandırmaya yönelik bir davranıştır. Hatta bununla da yetinmeyerek ve öğrencilere karşı milleti tahrik etme girişimidir.
AKP Hükümeti ve yandaş rektörler, teslim alınamayan üniversitelerin başında gelen ODTÜ’yü, iddia ediyorum bu şekilde teslim almaya çalışmaktadırlar. Ama yanılıyorlar. Enver Gökçe’nin dediği gibi “Ham meyveyi kopardılar dalından” Diğer üniversitelerde de uyanış başladı.
Tayyip Erdoğan’ın “ileri demokrasi” dediği bu olmalı ki öğrencilerin en demokratik hak olan protesto eylemine bile tahammül edemediler. 2605 polis ve 20 zırhlı araçla, 300 tane öğrenciye karşı anında saldırıya geçtiler. Yalan söyleme hastalığına yakalanmış AKP liderlerinin milleti kandırması bu olaylarda da sürmüştür ve suçlananlar yine öğrenciler ve öğrencilerine sahip çıkan Üniversite yöneticilerini olmuştur.
Öğrencilere karşı yapılan saldırıları haklı göstermek isteyen iktidar sahipleri ve malum çevreler, her zaman yaptıkları gibi öğrencileri “provokatör”, “holigan” veya “yasadışı örgüt üyesi” olmak gibi basit, alışılmış ve kolaylarına gelen söylemlerle suçlamaya devam ettiler. Ama artık millet gerçekleri görüyor ve kimlerin provokatörlük yaptığını, kimlerin yalan söylediğini biliyor. Bu nedenle hükümet yetkililerinin ve yandaşlarının söyledikleri hiçbir şey inandırıcı bulunmuyor.
ODTÜ öğrencileri haklı oldukları içindir ki ODTÜ Rektörü ve öğretim üyeleri öğrencilerin arkasında durduklarını iftiharla söylemişler, öğrencilerine sahip çıkmışlardır.
Gözaltına alınan öğrencilerin mahkeme tarafından serbest bırakılmaları da öğrencilerin suçsuz olduğunu gösteriyor.
Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül ikilisi, iddia ediyorum üniversiteleri bilim yuvası olmaktan çıkarıp imam hatip liseleri gibi yönetilmesini istiyor. Oysa üniversiteler özgür olmak zorundandır. Bu özgürlük sadece öğretim elemanlarının araştırma ve ifade özgürlüğünden ibaret değildir. Öğrencilerin de araştırma, ifade ve hatta protesto özgürlükleri üniversite eğitiminin bir parçasıdır.
Üniversiteler hiçbir baskı altında kalmadan, iktidarları ve toplumu sorgulayabilmeli, bunlar hakkında bilimsel ve eleştirel görüşler dile getirebilmelidir ki toplum da gelişebilsin. Ama karşı devrimci bir iktidardan böyle bir anlayış beklemek abesle iştigaldir.
Üniversite gençliğini baskı altına almaya çalışmak suyu sıkıştırmaya benzer; sıkıştırmaya kalkana zarar verir.
AKP iktidarı yara aldıkça saldırganlaşıyor, saldırganlaştıkça daha çok yara alıyor. Sonuçta yıkılan millet değil, hükümet olur. Zulmün artsın AKP!