Her genel seçim sonrasında milletvekili seçilenler TBMM kürsüsüne çıkarlar ve milyonlarca insanın karşısına geçerek şu yemini ederler:
“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma; Büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim.”
3 Kasım 2002’den bu güne kadar 3’ncü kez seçilen ve her seçimden sonra yukarıdaki yemin eden Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar ve Milletvekillerinden hangisi… ettiği bu yemine sadık kaldı?
Özellikle Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Bakanlık koltuklarına oturanlara soruyoruz! Namusunuz ve şerefiniz üzerine yemin ettiğiniz bu yeminde, sözünüzde durduğunuz bir kelime olsun var mı?
“Devletin varlığı ve bağımsızlığını…” koruyacağınıza yemin ettiniz; ama devletimiz bugün iddia ediyorum Washington’dan ve Brüksel’den yönetiliyor!
“…vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü…”nü korumaya yemin ettiniz; ama bunun tam tersini yapan ABD’nin BOP eşbaşkanlığı görevini yapıyorsunuz! ABD ile yapılan gizli anlaşmaları uyguluyorsunuz!
“…milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma…” diye yemin ettiniz; ama millet egemenliğinin yerini mafya-gladyo-cemaat aldı. “Tek adam”(!) olanlar ABD’nin emir kulu gibi çalışıyor!
Bu iktidar döneminde “…hukukun üstünlüğü…”nden bahsetmek bile insana komik geliyor, acı veriyor. Çünkü, iddia ediyorum Türk hukukunun yerini gladyo hukuku aldı. Hainlere özgürlük, vatanseverlere esaret uygulanıyor.
“…demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağıma…” diyerek, namusunuz ve şerefiniz üzerine yemin ettiniz. Hem de 3 dönem ve 3 kez! Demokrasi, laiklik, Cumhuriyet, Atatürk’ün ilkeleri ve Kemalist Devrimler’den hangisini bıraktınız?
“…toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması…”…
Azdırılan terör, hortlatılan irtica, komşularla düşmanlık, açılımlar, açlık, işsizlik, adaletsizlik, eşitsizlik, faşizm… arttıkça artıyor. Türkiye içeride ve dışarıda bir savaşa sürükleniyor. Bunun tek sorumlusu ise bu iktidardır.
TBMM’deki tüm milletvekillerinin ettikleri yemine ne kadar sadık(!) kalmadıklarının en bariz örneğini Bölücü Anayasa çalışmalarında görüyoruz.
Hem “…Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma; Büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim.” diyorlar, hem de üzerine yemin ettikleri bu anayasayı ortadan kaldırmak için birbirleriyle yarışıyorlar!
Hem “namus ve şeref üzerine” yemin edeceksiniz, hem de tersini yapacaksınız! Bunun anlamı nedir?
Demek ki amaçlarına ulaşmak için araç olarak kullandıkları değerlere “namus” ve “şeref” kavramını da eklemişler!
İnsan bunları yazarken de, okurken de ve düşünürken de irkiliyor, kendinden utanıyor.
Çünkü bırakın eskiden kutsal değerler üzerine ant içmeyi! Sıradan verilen söz bile ‘namus’ sayılırdı. Sözden dönmek namustan dönmek gibi algılanırdı.
Eskiden sözünde durmayanın, ahlaksızlık yapanın, topluma zarar verenin yüzüne bile bakılmazdı. Şimdi ise!!! Nereden nerelere gelindi!
Ülke yönetimi kimlere teslim edildi! Yönetenler neler yapıyor!... Bunca yalana, yıkıma, ihanete, talana rağmen; kimlerin desteklediğini görüyor musunuz? Kemikleşmiş seçmen destek verdiği partiye benzer!
Vücudunu satana “fahişe” diyen ama ne yazık ki, vatanını satanı “kahraman” görenler var!
Kafasına kuş pislemesini “talih” sananlar gibi siyasetçilerin ve dincilerin ağızlarına …. “nimet” bilenler var!
İşte düşmanla işbirliğinin geleceği nokta budur. İşte karşıdevrimcilik budur! Dincilik budur!... Ama bunun da çaresi bulunacak.
Hep söylüyoruz: Et kokarsa tuz var, tuz kokarsa millet var!
İNSANLIĞI YİNE İNSAN OLANLAR KURTARACAK!...