M.,hemen atladı ve birkaç adımda ağacın tepesine çıktı. Ardında da A. çıktı ağaca. H. İse iki üç metrelik ağaca çıkamayacak kadar çelimsizdi.
İki arkadaş, ağacın ayrı ayrı dallarında. Yapraklar arasında armut arıyor. Uzak dallarda kalmış tek tük armuda, kendilerini riske atmadan ulaşmaya çalışıyorlardı. H.’da, alttan gördüğü armudun yerini üstekilere tarif ediyordu. Koparılan armutlar H.’a atılıyor, o da tutup bir yere topluyordu.
A.’nin birden “aha bir armut gördüm” dediği duyuldu. H., hemen o dalın altına geldi. Gerçekten de üstte sık dalların arasında görülmesi zor görülen sarı, iri ve sulu bir armut sallanıyordu. Nasıl olmuştu da şimdiye kadar bu armut ağacının tepesine çıkanlar bu armudu görememişlerdi. Yoksa görmüşlerdi de uzakta olduğu için gözleri mi kesmemişti.
A. görmüştü ve armudu almaya kararlıydı.
Tutunduğu üst daldan daha ince olan ayağının altındaki dal üzerinden santim santim ilerledi. Her ulaşma denemesinden sonra birkaç santim daha ilerliyor, kavuşamayınca, elinin biri ile üst dalı daha sağlam tutunarak birkaç santim daha ilerlemeye çalışıyordu.
Tam armuda kavuşacak gibi oldu ki… ayağının altındaki dal, birden kırıldı. O an bir çığlık atan A., tek eliyle askıda kaldığı daldan diğer eliyle de tutundu. Ayağının altındaki dal kırılmış, A.’de ağacın dalında kollarından asılı kalmıştı. Bir yandan çığırıyor, diğer yandan da kendisini kurtarması için öbür daldaki M.’den yardım etmesi için yalvarıyordu.
A. ile yer arasındaki mesafe 2, 2.5 metre kadardı. Ayakları üzerine düşse belki de bişey olmayacaktı. Ama o yaştaki bir çocuğun bunu aklına getirmesi zordu. Asılı kaldığı ağaçtan yere doğru bakıyor, her bakışında M.’e bira daha yalvarıyordu. Kollarındaki güç azalmıştı. Alttaki sivri taşlar, ağzını açmış bekleyen köpek balığının dişleri gibi mi geliyordu aklına. Bilinmez.
Sürekli çığlık atıyor. M.’nin bir an evvel yardıma gelmesi için daha fazla yalvarıyordu.
M. ise A.’ye doğru adım adım yaklaşıyor hem de pazarlık yapıyordu:
“Bana iki tane hıyar verirsen seni kurtarırım” diyordu.
A., “He, he!.. Vallaha verecem. Yeter ki beni kurtar.”
M., “Söz mü? Bak sonra caymayasın ha.”
A., hem ağlıyor hem de yalvarıyordu;
“Vallaha billaha söz. İstersen üç tane veririm. Yeter ki çabuk ol. Düşecem yoksa…”
M., geldi, A.’ye sırtını döndü. “sırtıma bin, boynuma sarıl tut” dedi.
A., söyleneni yaptı ve bir iki dakika içinde iki arkadaş da sağ salim ağaçtan yere indiler.
A., kırılan dala ve tutunduğu dala baktı. Sonra da düşeceğini sandığı yere göz gezdirdi. Topladıkları armutları aldılar, obaya döndüler
M., yol boyunca hep “ben olmasaydım kesin düşerdin. O sivri taşlara kafa üstü düşseydin kesin ölürdün” dedi. Bu lafı birkaç kez tekrarladı. Sonra da “Hıyarları unutma ha” diye tembih etti.
Bu olaydan sonra da A., M. hakkında fazla olumsuz düşünmedi. Ovaya döndüğü zaman da ilk işi, söz verdiği hıyarları arkadaşına vermek oldu. Arkadaşlıkları ve samimiyetleri yine uzun süre devam etti. Her ne kadar arkadaşlıkları sürse de M. ile diğer iki arkadaş arasında bir soğukluk yaşanmaya başladı. Bu soğukluk giderek kireçlenmeye döndü.
Akılları yettikçe insanların bazı olayları derinlemesine düşünmesi daha da kolaylaşıyordu.. A.’nin ne düşündüğü bilinmez ama özellikle H., bu olayı asla unutamadığı belli oluyordu. Çünkü anıları olmasaydı bazı insanları unutmak kolay olurdu. Yaşanan bu anı ise hiç unutulamayacak cinstendi. A.’nin kendi kendine sorduğu birkaç soru vardı ve bu soruların ısrarla cevabını arıyordu.
-Bir insan; canından çok sevdiği bir arkadaşını, en hayati bir durum karşısında iki hıyara satar mıydı?
-En samimi arkadaşını iki hıyara satan biri, daha büyük menfaatler karşısında neler yapmazdı?
-Bu durumdaki bir; yaptığının doğru olmadığını düşünüp, bu çok kötü huydan vazgeçebilir miydi?
Birkaç yıl sonra ise M. ile olan arkadaşlıkları tamamen bitti.
Ama H., M.’i gözlemlemeye devam etti.
* * *
Aradan yıllar geçti. Herkes işe girdi, çoluk çocuğa, toruna torbaya karıştı. Ortam siyasallaştıkça çoğu insan kendine göre bir siyasi yön seçti.Kendilerine yakın buldukları partiye destek üye oldular veya destek verdiler. M.’in savunduğu siyasi görüş, eski arkadaşları A. ile H’nin tam zıddıydı. Gerçi A. ile H.’nin siyasi görüşleri de farklıydı. Ama bazı konularda kolayca anlaşabiliyorlardı. Oysa M.; her iki eski arkadaşına tam bir düşman gözüyle bakıyordu.
(Devamı Var)