Gençlik bir milletin geleceğidir. Gençlerin fidanlık hali ise çocukluk dönemidir. Bir milletin geleceğini karartmak veya aydınlatmak isteyenler, gençler daha fidanken bu planlarını uygulamaya başlarlar. Çünkü ağaç yaş iken, insanlar ise çocukken eğilirler.
Bir millet için geleceğe yönelik en büyük ve en önemli yatırım, çok iyi bir gelecek nesil yetiştirmek için yapılan yatırımdır. Gençliğin temeli ne kadar sağlam olursa o milletin geleceği de o kadar sağlam olur. Temelde yapılan çürüklük, stratejide yapılan hatalar gibidir, taktik manevralarla düzeltilemez. Büyük ağaçlarda bile fidanken aldığı yaraların izi görülür.
Cumhuriyet Devrimleriyle birlikte, en büyük yatırım gençliğe yapıldı. Ve, ilk başta ve 10 yılda “On yılda onbeş milyon genç yarattık her yaştan” İşte o GENÇLİK, (Türkiye üzerinde oynanan Batı ve NATO oyunlarına rağmen)1980’lere kadar Türkiye’yi dünyada kendi kendine yetebilen yedi ülkeden biri seviyesinde tutmayı başardı.
12 Eylül Amerikancı darbe ve ardından gelen işbirlikçi iktidarlar, Türk Gençliğini çürütmek ve işe yaramaz hale getirmek için akla ve hayale gelen her yola başvurdular. Bu hükümetler içinde gençliğe en büyük darbeyi ise mevcut hükümet vurdu. 11 yılda tam beş kez Milli Eğitim Bakanı değişti. Her gelen bakan, ilk, orta ve yüksek öğrenimlerdeki bilimsel ve laik eğitim sistemini yıkarak gitti.. Son ise bu yıkımların üzerine tüy dikti. 4 4 4 eğitim sistemiyle, milletin geleceğini DERT DERT DERT haline getirdi.
Türkiye’nin yıkımına girişen iktidar, en büyük yıkımlarından birini eğitimde gerçekleştirdi. Özellikle ilköğretim sisteminde yapılan yıkımlar, başka ülkede yaşanmış olsa on tane hükümet devrilir.
Türk gençliğini El kaide ve Taliban gençliği benzeri dinci ve kindar bir gençliğe dönüştürülmesini arzulayan Tayyip Erdoğan, bu amacına ulaşmak için 5 yaşındaki çocukları zorunlu eğitime zorlayarak başlattı.
Hem de hiçbir altyapısı ve fiziki koşulları hazır olmayan, eğitim öncesi hiçbir düzenleme yapılmayan, her türlü donanımı 72 aylık öğrencilere göre düzenlenen sınıflarda, 60 aylık çocuklar nasıl eğitim ve öğrenim görebilir! Yaş itibariyle 60, 66, 72 aylık çocuklar, 83 aya kadar olan aynı dönemde, aynı sınıfta, hatta aynı sıralarda nasıl eğitim görecek, nasıl öğrenecek? Kaldı ki farklı yaşlardaki çocukların aynı ortamda eğitilmelerinin yaratacağı çok önemli sorunların ortaya çıkmasının yanı sıra fiziksel ve zihinsel olarak gelişmemiş bu yaştaki çocukları okula göndermek demek, onların okuldan soğuması, ruhlarında derin yaralar açılması, ileride psikolojik sorunlar yaşaması demektir.
Okul fobisi, gerilim, erken yorulma, okuldan sıkılma, dikkat dağılması, küçüklerin büyük çocuklardan çekinmesi ve korkması, yalnız kalma, anne babaya yapışma, başarısızlık korkusu, trafik çilesi, hava şartları…
Ama hiçbir şey bunların umurunda değil. O, kindar ve dinci bir nesil yetiştirme peşinde.
Sistemin uygulanmaya başlamasından hemen sonra, devlet zoruyla okula gönderilen
60, 67 ve 68 aylık çocukların okula gönderilmesiyle birlikte ortaya çıkmaya başladı. Binlerce aile bu duruma isyan etti, ama hükümet geri adım atmadı. Çocuklarını bu yaşta okula göndermek istemeyen velilere yönelik yoğun bir tehdit, şantaj, dayatma ve para cezaları uygulandı. Bu baskılara rağmen yarım milyon aile, çocuklarını bu yaşta okula göndermedi.
Sistem uygulanmaya başlanır başlanmaz acıklı, üzücü, ailelerin ve özellikler çocukların psikolojilerini derinden etkileyecek sorunlar yaşanmaya başladı. Uydurulan yalanlar, masallar, reklamlar ve yaratılan bazı kolaylıklara rağmen sistem yürümedi. Yürümesi de mümkün değildi zaten. Hükümet geri adım atmak zorunda kaldı. 66, 67 ve 68 aylık çocukların kayıtları 1 yıl erteledi. 69,70, 71 aylık olanları ise ilkokulu okumaya hazır olmadıklarını belgeleyen sağlık raporlarıyla okul öncesi eğitime yönlendirilebilecek veya kayıtları 1 yıl ertelenecek.
Tüm bu olanların yanı sıra eğitimin özü de bozuldu. Fen bilimleri dersleri niteliksizleştirildi. Öğrencilerin yaratıcılığını geliştiren İş eğitimi gibi dersler kaldırıldı. Vatandaşlık bilgisi dersi kaldırıldı, yerine müritlik anlayışını oturtan eğitim anlayışını pekiştirecek dersler konuldu. Atatürk , kitaplardan ve anlatımlardan çıkarılmaya başladı. Yüzlerce okul imam hatip okullarına dönüştürüldü. Dönüştürülmeyenler ise yarı imam hatip gibi eğitim vermeye başladı. Sürekli değişen eğitim müfredatı, uyumu zorlaştırdı, istikrarı ortadan kaldırdı, kaliteyi bitirdi. Lise öğrencilerinin evlenmesinin, çocuk gelinlerin sayısının daha da çoğalması “yasal” hale geldi. Çocuk işçilik artacak, cinsel ayrımlar hızlanacak, kamu yararı tamamen ortadan kalkacak.
AKP hükümetinin nasıl bir gençlik istediği ME Bakanı Nabi Avcı, 2013-20114 eğitim yılı açılışında öğrencilere dağıttığı bir şiir kitaptan anlaşılıyor. Yunus Emre’yi okullarda yasaklayan Bakan, terörist Hikmetyar için yazılmış olan, kapağında silah tutmuş çocuk resmi yer alan ve cihat çağrısı yapan bir şiir kitabı dağıttı. Kısacası Atatürk gençliğini Tayyiban gençliğine dönüştürmek istiyorlar. Türk milleti buna asla izin vermez, vermeyecektir. MİLLİ HÜKÜMET GELECEK, BÜTÜN DERTLER BİTECEK!