Cumhuriyetten sonra kadınların sanatçı kimliğini yeni yeni kazandığı dönemdir. Muhsin Ertuğrul Darul Bedai’ye baş yönetmen olarak atanmıştır. Çok titiz bir insan. Provadan oyuna her şey saat titizliğiyle işliyor, perde bir saniye bile geç açılmıyordu. Provaya geç kalan oyuncu derhal oyundan uzaklaştırılıyordu. Böyle olunca da haliyle Muhsin Ertuğrul’un düşmanı çoktu. Bir gece Dolmabahçe’den Atatürk’ün şehir tiyatrolarına geleceği haber verildi. Tiyatronun başlama saati gelmiştir, ama Atatürk gecikmiştir. Muhsin Ertuğrul Atatürk’ün gelmesini beklemez ve saniyesi saniyesine perdeyi açıp oyunu başlatır. Atatürk 4 dakika geç kalmıştır. Etraftaki dalkavuklar Atatürk geldiğinde Muhsin Ertuğrul’un onu beklemeden perdeyi açtığını ellerini ovuştura ovuştura anlatırlar. Atatürk, “Yaa öyle mi;Muhsin Ertuğrul’la görüşürüz”der. Herkes Muhsin Ertuğrul’un işinin bittiğini ve kendilerinin müdür olacağının tartışmasına ve kavgasına başlamışlardır bile. Atatürk piyesin bitmesinde Muhsin Ertuğrul’u ayakta karşıladı. İspiyoncu dalkavukları da yanına çağırarak aynen şöyle der:
“Sizi tebrik ederim, işinizle ilgili ciddiyetiniz, ülkenin gelişimini ciddiye aldığınızı gösterir. Biz geç kaldık siz vazifenizi yaptınız eğer bir tek benim için perdeyi açmayıp oyunu başlatmasaydınız bu dalkavukluktan ileri gitmez ve beni çok üzerdi. Ben herkesin her sahada işini bu kadar ciddiye almasını istiyorum. Ülke ancak böyle ilerler efendiler” der. Günümüzde ise, Haçlılarla bir olup 24 Müslüman ülkeyi parçalama savaşına giren ve milyonlarca Müslüman’ın katledilmesine yardımcı olan eşbaşkanın câmiye gelmesi dakikalarca beklenir ve bırakın başka bişeyi zamanında kılınması gereken namazın saati bile ertelenir. Var mı böyle bir Müslümanlık.
Atatürk’ü Atatürk yapan aslında Türk milletinin büyüklüğüdür. Çünkü Atatürk de bu milletin bağrından çıkmıştır. Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez derler. Türk milleti ne zaman sıkıştıysa içinden bir kurtarıcı mutlaka çıkmıştır. Bu gün de Atatürk benzeri lider/ler, hatta daha iyi liderler mutlaka çıkacaktır. Bir liderin büyüklüğü karşısındaki düşmanın gücüyle ve onun üstesinden gelmesiyle belli olur. Düşmanla işbirliği yapan görevlilere ise asla lider denilmez sadece maşa, piyon, tetikçi, siyasi metres vs. denilebilir. Hem Müslüman görünüp hem de Haçlılarla bir olup, Müslümanları kırıma uğratmak, kendi vatanını pazarlayıp, milleti bir birine kırdırmak böyle bir şeyi hangi onurlu insan kabullenebilir?
Bütün dünyanın tanıdığı, saygı duyduğu, taktir ettiği Atatürk gibi bir lidere en çok saldırı ne yazık ki bizim ülkemizdeki hainlerden bölücülerden ve emperyalistlere satılmış tarikat liderlerinden geliyor. Dünyada böylesine alçaklığın, nankörlüğün ve hainliğinde başka bir örneği yoktur sanırım. Hainlerimizin peşinden giden ey aldatılmış zavallılar!... Biraz olsun aklınız başınıza toplayın, biraz olsun insan olduğunuzun farkına varın ve biraz olsun ülkemizi kurtaran ve mazlum milletlerin insanlık mücadelesinde rehber olan bu büyük insanın yaptıklarını ve fikirlerini biraz olsun anlamaya çalışın. Asrın dünya liderine saldıran bölücü, yobaz ve hortumcu takımı “Beni süpürüp lağıma atmayın; kullanın! Diyen birini lider yapmaya çalışıyorlar. Çünkü işlerine geliyor. Hiç ama hiç kuşkunuz olmasın; Büyük Türk milleti bağrından yine büyük liderler çıkaracaktır. Emperyalist zalimlere değil Türk milletine güvenin!.
Emperyalizmi yenen, devlet kuran ve millet var eden bir liderin mi peşinden gidilir yoksa kendisini “deliğe süpürülen nesne” yerine koyduran durumuna düşüren birinin peşinden mi? Hangisini kılavuz seçiyorsanız siz ‘O’ olmak istiyorsunuzdur.
KAYNAK: Araştırmacı Yazar, Prof. İlknur GÜNTÜRKÜN KALIPÇI.
(Bitti)