
***
Gökkuşağı rehabilitasyon okulu sahibi Ali Altunkeser ve Strafor üretim fabrikası sahibi Yasin Civelek yeğenlerimle; Ege sahillerini boydan boya Çanakkale Şehitliğine kadar gezilebilecek yerlerin yüzde ellisinden fazlasını gezip gördük.
Muhteşem, eşiz manzaralar, pırıl pırıl engin yakamozlu mas mavi deniz, yeşilin her tonunu yansıtan makiler ve çam ormanları ve bol oksijenli tertemiz hava… Saymakla bitiremeyeceğim kadar deniz mahsulü lezzetli yiyecekler.
Gelelim mizaha…
***
AHTAPOT FİYATI
Alaçatı'da bir mekanda oturuyoruz. Deniz mahsullerinin envae türlüsü var. Masayı donattık.
Kral yeğenim Yasin: Ahtapot yemeden uyuyamam diyerek, ahtapot sipariş etti, 3 parmak büyüklüğünde bir porsiyon geldi.
Çok beğenmedik, bir parmak Yasin yedi, yarım parmak Ali Hoca; bir parmakta masamızı gözleyen can dostlarımız olan sokak köpeklerine ikram ettik. Köpeklerden birisi şöyle bir kokladı kafasını çevirdi, diğeri yedi ama bence o da isteksizdi…
Tabak da; Ali Hoca'nın yemediği yarım parmak kaldı.
Neyse; yendi içildi kalktık, Yasin hesabı verdi, hesabı biraz kabarık görünce ben şöyle, yan gözle adisona bir baktım.
Bakmaz olaydım!!!
Ahtapot tabağına tam 1.486 lira yazmışlar. İtiraz yok hesap kapandı ama esprisi bizimle beraber gezdi durdu…
***
Komik olan tarafı sonradan çıktı. Çünkü fiyatından dolayı, tabakta kalan yarım parmak ahtapotu da Yasin yeğenim ağzına attı
-Çok lezzetli dayı… deyince biz bastık kahkahayı…
-Yahu hani beğenmemiştin de bir parmağını da köpeklere atmıştın… diye diye güldük de güldük…
***
ŞİRİNCE'Yİ TARSUS'A GETİRMEK
Şirince gerçekten adı gibi şirin bir belde; burada gezerken Şirince'ye has duvar süslerinden birkaç parça almak için bir dükkâna girdik.
Tabi bizim Ali Hoca her zamanki sempatikli ve iletişim başarısıyla konuşmaya başlayınca dükkân sahibi (anne kız) Tarsus'lu çıktı. Hemşeri bulmanın sevinciyle sohbet koyulaştı.
***
Buraya kadar her şey normal, İşin komik tarafı şu: Her zaman ki gibi bizim Ali Hoca'nın yardımseverliği depreşmiş olacak ki kocaman(abartılı) büyük bir koli doldurttu.
Tarsus'a gelip, bu süsülmemelerle Tarsus'ta rehabilitasyon okulunu süsleyince Şirince'yi Tarsus'a getirmiş gibi oldu…
''Biz Şirince'ye gidemez isek, Şirince bize gelir'' diye epey güldük, eğlendik…
***
MARTI-PATATES ŞOV
Urla'da deniz kenarında İzmir'in meşhur Kumru'sundan yiyoruz. Martılar havada uçuşup oynaşıyorlar.
Yasin yeğenim garsona bir duble patates sipariş etti. Ben karşı çıktım: Kim yiyecek diye. Meğerse niyet başkaymış. Patates geldi. Patatesleri havaya atıyor martılar havada kapıyorlar.
Öyle alışmışlar ki eline alıp uzatıyor elinden alıyorlar. Bir tabak bitti Martılar doymuyor! Ha babam ha üstümüzde ciyak ciyaklar…
Eeee Martılar ciyaklar da Ali Hoca'nın yüreği dayanır mı? Şef garsına sesleniyor:
-1 duble patates daha.
-Ardından 1 duble daha… Kaç duble sayamadım
Martılar sanki asker gibi arka arkaya dizliyorlar, atıyor kapıyorlar atıyor kapıyorlar, yerli yabancı bütün lokanta müşterisi hayran hayran martıların resitalini, şöyle diyerek seyrediyorlar:
-AAA Çok güzelller…
-AAAA nasılda pike yaptılar…
-AAAA şu kahverengiler yavruları, onlara doğru da atıverin…vs. vs…
Arada bir el çırpmalar falan derken, bizimkiler sahneye çıkmış sanatçılar gibi alkış aldıkça patates atıyorlar…
Dayanamadım;
-EEEE artık yeter, fazla kızartma sağlığa zararlı, Martıları hasta edeceksiniz diyerek, ''martı-patates şovuna'' son verdirdim.
****
ARİSTO'YLA SOHBET SONRASI KAOS
Asos'a gidiyoruz. Felsefenin Babası Aristo'nun heykelinin olduğu yer. Tepeye çıktık. Aristo'yla biraz dertleştik…
Her şeyi bilen yeğenim Yasin'in anlatımıyla tarih bilgimizi tazeledik. Espiriyile karışık takılıyoruz Yasin'e:
-Maşallah her konuda bilgin var, hadi bakalım Aristo hakkında da bilgi ver? Yasin yürüyen ansiklopedi. Anlatıyor bizde dinliyoruz…
Neyse; aşağıya doğru deniz kenarına ineceğiz arabanın arkasında karavan. Yol kenarında ki gençlere sorduk:
-Aşağıda karavan park yeri var mı?
Gençler: Var abi inin, dediler.
Biz yavaş yavaş daracık yoldan aşağıya indik. İnmez olaydık! Denizin sağında solunda restaurantlar var. İnsanlar tuhaf tuhaf bakıyor ama biz anlamadık. Birilerine sorduk:
-Karavanımızı park edeceğimiz bir yer var mı?
-Abi burada park yeri değil, araba yolu bile yok, iki tarafta sağlı sollu restaurantt.
-Peki, biz buradan nasıl çıkacağız? Kimse de yanıt yok!
Haliyle bizi aldı bir telaş!
Yasin her zaman ki sakinliğiyle:
-Tlaşa gerek yok, bakın şimdi görürüsünüz! Ben buradan nasıl geri döneceğim…
-Eeee hadi görelim bakalım!!!
Girişe göre sol taraftaki lokantanın masalarını kaldırttı, sağ lokantanın terasına arabanın kafasını verdi. Arka karavanı da karşı diğer lokantanın tersaına soktu labirent bulmaca gibi ama:
-Vallahi çıkartı…
Daha sonra Asos'un doğu kısmından deniz sahiline indik. Rahmetli Tarık Akan'ın, İlber Ortaylı Hocanın ve daha bir çok ünlünün zaman zaman kaldığı bir karavan park yerine yerleştik. Müstecir Özhan beye durumu anlatınca gülmekten bayıldı.
-Yahu ben oraya motosikletle zor inip çıkıyorum Allah aşkına siz nasıl çıktınız diye katıla katıla güldü, bizde güldük…
***
KEDİLERİN KAVGASI KORKU FİLMİ GİBİYDİ
Dalyan'da denize nazır, kral mezarlarınca karşı sahil lokantasında akşam saat 21.00-22.00 sıralarında yemek yiyoruz.
Restaurant'ta bizden başka Türk yok. Çoğunluğu İngiliz olmak üzere turist dolu. Herkes neşe içinde yiyip içerken bizim masanın altına iki tane kedi kavgaya tutuşmazlar mı?
Ama öyle böyle değil, bir miyavlama, bir hırlama aynen korku filmi gibi…
Yasin yerinden fırladı ben korkuyla yerimden fırladım ayağa kalktım.
En komiğimiz Ali Hoca, elinde rakı bardağıyla sandalyeye çıkmış kedilere pist pist falan diyor…
Bütün lokanta gülmekten kırıldı.
Bu arada Ali Hocay'ı rakı bardağıyla sandalye de gören turist kardeşlerimizden bir kaçı ''sen bizim kurtarıcımızsın işareti yapıp, şerefe diyerek kadeh kaldırınca '' bizlere de gülmek kaldı…
****
SARHOŞUN MEKTUBU OKUNUR MU?
Alaçatı'dan gece saat 02.00-03.00 sıralarında çıktık. Önde Yasin oturuyor. Geceleri arabayı ben kullanıyorum Gündüzleri Ali Hoca..
Neyse yola çıktık yolu Yasin tarif ediyor. Bende kuzu kuzu onun yol tarifine uyuyorum. -
-Doğru git dayı diyor, bende doğru gidiyorum. Otobana çıktık ben diyorum ki:-Yeğenim bizim geldiğimiz yolda otoban olmayacaktı. Gideceğimiz yer zaten 45 km… Devlet yolu olacak…
-Yasin: Ben biliyorum dayı, sen doğru git diyor, bede gidiyorum. Arada bir Yasin gözünü açıyor,
- Dayı doğru git diyor…
Otoban boş trafik yok ben 150-160 basıyorum laikin bir türlü yol bitmiyor.
Kendi kendime:
-Ulan 45 km. lik yol, bir türlü bitmiyor diye söyleniyorum. Arada bir yanımda oturan Yasin Yeğenime soruyorum.
-Yasin doğru gidiyor muyuz?
Yasin: Doğru dayı.. -doğru git…
Sonunda en az 150-200 km gittikten sonra Seferihisar levhasını gördüm ve dönüp eve geldik.
Evde Yasin'e soruyorum?
Yasin sen bizi yanlış yola yönlendirdin, fazladan 150-200 km. yol yaptık diye sitem edince; ne dese beğenirisiniz:
-Sarhoşun mektubu okunur mu Dayı? Aç telefonda navigasyonu dos doğru eve gel!
Haklı mı haklı ama biz yine de çok güldük…
***
ÇOK KONUŞAN ARİF KAPTAN
Çeşme de bir tekne kiraladık. Eşek adası dahil sahil boyu gezdirdi. Teknede yedik içtik muhabbet ediyoruz.
Tekne kaptanı Arif kardeşimizde bizimle beraber masada yiyip içiyor. Aşçı kadın; getir götür hizmet ediyor, keyfimiz yerinde.
Arif kaptan gevezemi geveze! Zannedersem 45 dakika durmaksızın Ali Hocaya bir şeyler anlatı. Kaptanın durup duracağı yok. Ali Hocanın beynine kan sıçramış olacak ki:
-Yeter Kaptan Allah aşkına kafamı şey ettin bi sus da biraz da ben konuşayım...
Arif Kaptan sus pus, bizde aldı bir gülme aradan 5 dakika geçti Arif kaptan yine başladı, Ali Hocaya bi şeyler anlatıyor…
Ali Hoca zeki; adamın zaafını çözdü:
-Dur kaptan kafamı şey ettin, sıra bende diyor… Her Dur kaptan kafamı şey ettin sıra bende dediğinde biz gülmekten bayılıyoruz…
Gezi boyunca '' Dur kaptan kafamı şey ettin'' diye diye çok güldük çok eğlendik. Kulakların Çınlasın Arif Kaptan…
***
Kurbanlar kesildi (Allah kabul etsin) eş, dost akraba ve komşularla yendi içildi ve mesai başlayınca tekrar hayat olağan akışında devam edecek… Bayramınız mübarek olsun, Allah hepinizin yüzünü güldürsün inşallah…