Yöresinde çok sevilen bir politikacı sabah uyanınca 70 yaşında olduğunu hatırlamış.
Yavaş yavaş yataktan kalkarken gözü ayaklarına ilişmiş.
-Sevgili ayaklarım, bugün 70 yaşına girdim.
-70 senedir beni istediğim yere götürdünüz.
-Seçim zamanı köy köy, kasaba kasaba dolaştırdınız.
-Bu yaşıma sizinle girdiğim için çok bahtiyarım.
-Sizlere çok teşekkür ederim, nice seneler dilerim...
Sonra dizlerine dikkat etmiş.
-Sevgili dizlerim, bugün sizinle birlikte 70 yaşına girdim.
-Bu kadar sene beni taşıdınız.
-Yalandan da olsa Namaz için ‘’Cami Cami’’ bükül dedim, büküldünüz.
-Abdest için çömel dedim çömeldiniz.
-Bu yaşıma sizinle birlikte girdiğim için şükür ediyorum.
-Sizlere çok teşekkür eder, nice seneler dilerim...
Sonra gözü biraz daha yukarı kaymış;
-Eee ulan köftehor, ulan hayırsız ‘’emektar’’demiş.
-Seninle de ne nutuklar çektik, ne yalanlar söyledik…
-Eğer sen de yaşasaydın bu günümüzü hep birlikte kutlayacaktık!!!
++++++++++++++++++++
YANINA Bİ, DE AVRAT DİYE Mİ GELEK AĞAM VEKİLİM?
Abdallar genellikle düğünlerde davul, zurna çalarak geçinen alçakgönüllü, hazırcevap insanlardır.
Eski düğünlerin ‘’Abdalsız’’ yani davul zurnasız olması düşünülmezdi bile…
Yaşlı bir Abdal ekinlerin biçim zamanı eşeğine biner bir köye varır.
Köyün ağası olan zatı muhterem, aynı zamanda ‘’zengin partisinden’’ milletvekilidir.
Hem ağa, hem vekil, foter şapkası elinde tarlada çalışanları ve ekin biçen, biçerdöverleri seyre dalmıştır.
Ağacın gölgesine oturan ağa milletvekili bir sesle irkilir.
Yaşlı Abdal:
-Selamünaleyküm Ağam Vekilim, bereketli olsun, Allah harmanına buğda yağdırsın, Allah yokluğunu vermesin…
Ağa Vekil, bir yaşlı abdalın eşeğin üstünde kendisine seslendiğini görünce:
-Ne diyon anlamadım, gel hele gel… diye yanına çağırır.
Yaşlı Abdal:
-Ağam Vekilim, harmanına buğda yağsın. Çocukların ırızgısı için biraz buğda isterim…
Ağa Vekil:
-Sana bir sorum var onu bilirsen veririm…
Yaşlı Abdal:
-Sor ağam sor neyimiş ki?
Ağa Vekil :
-Gel hele gel, otur şuraya diyerek iyice yanına çağırır.
Yaşlı Abdal eşekten iner Ağa Vekilin yanına gelir, oturur, sohbete başlarlar.
Ağa Vekil:
-Ulan oğlum merak ediyom.
Yaşlı Abdal:
-Neyi bre Ağam Vekilim, neyi marak ediyon?
Ağa Vekil:
-Ulan sabahtan beri sizin avratlar tarlalarda dolaşıp duruyoo.
Yaşlı Abdal:
-He ağam vekilim, bre niyedek Allah yokluğunu vermesin çocukların ırızgısı taman...
Ağa Vekil:
-İyi de onu merak etmiyom ki.
Yaşlı Abdal:
-Ya neyi merak ediyon Ağam Vekilim?
Ağa Vekil:
-Ulan bunların pisliğinden yanına yaklaşılacağı yok, burnu sümüklü, gözü 18 çapaklı, ayakları tırkıl tırkıl yarılmış, akşam olunca bunların yatağına nasıl varıyorsunuz? Onu merak ediyom…
Ağa Vekil böyle deyince yaşlı Abdal okkayı kondurur.
-Bre canım ağam, canım vekilim.
-Çocukların ırızgısı diye geliyok, buğda veriyon,
-Eşşeen samanı diye geliyok, saman veriyon,
-Yanına bir de avrat diye mi gelek Ağam…!!!
(Ağa donar kalır.)
++++++++++A
AKLINIZDA BULUNSUN: Ne dediğin değil, ne duyacağını önemli!