Seçimler demokrasinin şöleni, vatandaş çoğunluğunun tercihinin tecelli ettiği unsurlardır.
Ülkemizde siyasal yaşam, özellikle 1950’li yıllarla birlikte çok partili hayata geçilmesi; aksaklık olsa da, halkın büyük bölümünün kendini bir partiye yakın (yani partili) hissetmesiyle ilerlemeye çalışmıştır.
Demokrasimiz elbette muhtıralar veya darbelerle kesintiye uğramış olsa da seçim takvimlerinin açıklanmasıyla toplumsal heyecan üst noktaya çıkmıştır.
Bırakın geçmişi, içinde bulunduğumuz 2023 yılı dahi, ülke tarihi açısından unutulmaz olayları yaşatmıştır.
İnsanlık tarihi açısından yaşanabilecek en dramatik olaylardan biri olan 6 Şubat depremleri, onbinlerce yurttaşın vefatı, 11 şehir ve sayısı belli olmayan köy veya kazalarda yıkıcı tahribat meydana getirmişken, her şeye rağmen kısa süre sonra 28. dönem milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri Mayıs ayında gerçekleştirildi.
Depremin yıkıcılığına rağmen demokrasi bayramı olarak kabul görülen Mayıs 2023 seçimleri büyük heyecan yarattı, çok ciddi katılımla yurttaş sandığa gitti.
Peki neden?
Muhalefet kanadında yer alan seçmende elbette “değişim” arzusu ağır basıyordu!
İktidar yanlısı seçmenin hangi düşünce ile sandık başına gittiğine ise yorum yapmak istemiyorum!
* * *
Gelelim bu günlere… Meslek hayatımda yerel seçim sürecinin genel seçimlere göre hep daha heyecanlı geçtiğine ve sürecin daha erken başladığına şahit oldum. Elbette siyasi kulislerde Belediye Meclis üyeliği, muhtarlık, azalık veya Belediye Başkan adaylığını düşünen birçok kişi plan ve hesaplar yaparken, bunun geniş halk kitlesi üzerinde pek tesir etmediği görülüyor.
Tabi ki bunda, Mayıs ayında toplumun geniş kesimlerinde oluşan “değişim” arzusunun yerine gelmemesi ve en önemlisi de “ekonomi” yer alıyor.
Türkiye Cumhuriyeti, belki de kuruluşunun 100. yılında tarihinin en derin ekonomik krizini yaşıyor. Ve iktidar kanadı sürekli olarak bunu örtmek için “düzelecek, her şey iyi olacak veya sabırlı olun” mesajlarıyla halkı yanıltmaya çalışıyor!
Muhalefet partilerinde ise hala Mayıs ayı sonuçlarında kimin suçlu olduğu ve Millet İttifakı’nın geleceğinin ne olacağı tartışmaları sürüyor.
Kısacası seçmen nazarında siyaset müessesinin kısır döngüsü, uzun yıllardır yaşanan ekonomik sorunlara çözüm olamaması, yerel seçime az bir zaman kalmasına rağmen vatandaş ilgisinin bu yönde yoğunlaşmasına engel oluyor denilebilir.
* * *
Okulların açıldığı şu günlerde çocuğunun okul masraflarını nasıl karşılayacağını düşünen veli, yaklaşan kış aylarında ısınma problemini düşünen emekli, aldığı asgari ücretle ay sonunu getiremeyen işçi, siftah dahi yapamadan kepenk indiren esnafın gündeminde, “Acaba seçime ittifakla mı gidilecek? Hangi parti nerede kimi aday gösterecek? Cumhurun tüm hatalarına rağmen muhalefet kanadı nasıl hamle yapacak?” soruları, öncelikli yer almıyor.
Durum böyle olunca da seçim heyecanı yerine, seçime ilgisizlik gözüküyor.
4 GÜNDEM MADDESİ REDDEDİLDİ
Tarsus Belediyesi’nin Eylül ayı olağan meclis toplantısı yapıldı. Meclis toplantısında dört gündem maddesi muhalefet meclis üyelerinin yanı sıra CHP’li bazı üyelerinde red kararıyla onay görmedi.
Saatlerce süren meclis toplantısında yaşanan tüm tartışmalara rağmen kısacası pek bir yol alınamadığına şahit olduk. Takip ettiğim toplantıda dikkatimi çeken ise Belediye Başkanı Haluk Bozdoğan’ın, bu dört maddenin onay alması için dil dökerken, zaman zaman söz hakkı verdiği Belediye Müdürleri’nin teknik olarak anlatımlarda oldukça yetersiz olduğu!
Uzmanı oldukları konularda söz almalarına rağmen, doyurucu şekilde cevap verememeleri ve kendilerine meclis üyeleri tarafından soru yönetildiğinde ise yine yetersiz şekilde cevap vermeleri oldu.
Durum böyle olunca da müzakerelerin aynı gündem maddesi üzerinde 1 veya 2 saat sürdüğü görüldü. Elbette burada red yönünde oy kullanan Meclis üyelerini ikna etmekle yükümlü ilk kişi Belediye Başkanıdır. Fakat, birimin başına getirilen ve direk kendilerini ilgilendiren konuda da Müdürlerin daha hazırlıklı olmaları ve söylem dillerini daha akıcı yapmaları gerekir.
Tabi, böyle olunca Meclis üyelerinin kararı değişir mi, onu bilemem!!!