Yakup ŞEN

İlk Sınıflı Toplum “Köleci Devlet” ve Egemen Güç!

İlk Sınıflı Toplum “Köleci Devlet” ve Egemen Güç!

Uygarlık dediğimiz toplumsal yapıda, sınıfların oluşmaya başlamasıyla birlikte işbölümü ve

Uygarlık dediğimiz  toplumsal yapıda, sınıfların oluşmaya başlamasıyla birlikte işbölümü ve bu işbölümü sonucunda insanlar arasında ortaya  çıkan değişim ve bu iki olgunun oluşmasıyla birlikte  meta üretiminin gelişmesi ve  bu durumun meydana getirdiği  altüst olur, önceki toplumu (ilkel komünal toplumu)  temelinden sarsan  bir toplumsal gelişme aşamasıdır.

Uygarlık aşamasından önce ortaklaşa yapılan bir üretimdi. Bu geniş komünal  topluluklar içinde ürünlerin doğrudan doğruya  paylaşımıyla yapılmış olduğu için üreticilerin  kendi ürettikleri ürünleri  üzerinde  kendilerinin egemenliklerini olanaklı kılıyordu.  Üreticiler  kendi ürettikleri  ürünün ne olduğunu bilirler. Ürünü tüketirler ve “ürün ellerinden çıkmaz  ve üretim bu temel üzerinden yapıldıkça üreticilerin  denetiminden kutulamaz.” (…)

“ama işbölümü yavaş yavaş bu üretim süreci içine  sızar ve üretim ve sahip olma  ortaklığının kuyusunu kazar. Bireysel sahip olmayı   egemen kural durumuna yükseltir ve böylece bireyler arasındaki değişimin doğmasını sağlar. Bunun ne biçimde olduğunu daha önce inceledik. Yavaş yavaş meta üretimi egemen biçim durumuna gelir.”

Meta üretiminin gelişmeye başlamasıyla birlikte sınıflar da   oluşmaya ve  kapitalist sistemde  giderek gelişmeye başlar.

“Meta üretimiyle üretim artık kişisel tüketim için değil, değişim için yapılır. Ürünler zorunlu olarak el  değiştirirler. Üretici değişimde ürününü elden çıkarır, bundan ötürü artık ne olacağını bilmez. Paranın ve parayla birlikte  üreticiler arasında  aracı olarak  tüccarın işe  karışmasıyla  değişim süreci  daha karışık, ürünlerin yazgısı daha belirsiz bir  duruma gelir. (…)  Ve  günümüzde de  ürün üreticiye egemendir. Günümüzde  toplam üretim ortaklaşa hazırlanan  bir plana göre  değil, kendini en sonunda devirli ticari bunalımların, fırtınaları içinde doğal bir yıkım  şiddetiyle  kabul ettiren  yasalar tarafından düzenlenir. (…)  İnsan da bir meta olabilir; eğer insan köle durumuna getirilirse insan gücü,  değişimi ve sömürülmesi olanaklı  bir şey olur.

 İnsanlar daha değişim başlar başlamaz, bizzat kendileri de değiştirilebilir  oldular. İnsanlar  bunu  istesin istemesin  aktif, pasif durumuna geldi.

Toplumun; bir sömüren ve bir de sömürülen  sınıf biçimindeki  ilk büyük bölünüşü en yüksek gelişmesine  uygarlık çağında  erişen kölelikle birlikte meydana geldi.  Bu bölünüş bütün uygarlık dönemi boyunca  sürüp gitti.  Kölelik ilk sömürü biçimidir.  Antik dünyaya  özgü bir biçimdir. Onun yerine  Ortaçağ’da  servay (toprak bentlik), modern zamanlarda  da ücretlilik (salariat) geçer.  Bunlar uygarlığın üç büyük  çağını belirleyen üç büyük kölelik (servitude)  biçimidir. Kölelik önce açık ve sonra da az gizli, uygarlığın bütün devirlerinde varlığını sürdürür. Engels. Ailenin Özel mülkiyeti ve Devletin Kökeni. Sayfa:179,180,181.

Gene sınıfların oluşmaya başlamasıyla birlikte ticari üretim iktisadi bakımdan  topluma egemen olmaya başladı ve parayla birlikte  sermaye hareketliliği, faiz ve tefeciliğin (vurgunculuğun) artması aracı  sınıf olarak  tüccar sarmalının aratması özel  toprak mülkiyeti ve  ipoteğin yaygınlaşması ve  giderek üretimin  egemen gücü olarak  köle çalışmasının sahneye  çıkmasıyla  birlikte egemen gücün (sınıfın) devleti, ezilen, sömürülen sınıfı kendisine  bağımlı hale getirdi.  Gene bu dönemde ezilenlerle  ezenler arasındaki sınıf çatışmaları giderek keskinleşmeye başlar ve  bütün toplumsal  işbölümünün temeli  olan köy ile  kent arasındaki sınıfsal çelişkilerin  bariz bir şekilde görülmeye başlaması, mülk sahibine  sahibine öldükten sonra  mallarını istediği gibi kullanma olanağı veren vasiyetnamenin ortaya çıkması. Gene bu dönemle ilgili paraya, mala-mülke tapma, para ve mülk edinmenin (bireysel olarak) insanların özel ihtiraslarını  nasıl pompaladığını ve üretime, pazara,sermayeye hakim olanların, olmayanlar üzerindeki  baskısını Engels şöyle dile getirmeye  çalışmaktadır! Ona göre: “ Bu örgütlenmeyi temel olarak  alan uygarlık, gentilice toplumun hiçbir zaman  yetenekli olmadığı çok şeyler yaptı. Ama  bunları  insandaki en iğrenç içgüdü ve tutkuları harekete getirerek ve bu iğrenç içgüdü  ve tutkuları insanın bütün  öbür yetenekleri  zararına geliştirerek yaptı. Uygarlığın ruhu, ilk gününden günümüze  kadar yalınkat bir açgözlülük oldu. Onun tek ereği zenginlik, gene zenginlik ve hep zenginliktir. Ama toplumun zenginliği değil, su bayağı ,bireylerin zenginliği. Eğer rastlantı sonucu bilimin artan gelişmesi ve çeşitli dönemlerde sanatın en göz kamaştırıcı çağları uygarlık içinde görüldüyse, bunun  tek nedeni  bilim ve sanat olmaksızın  zamanımız zenginliklerinin tamamen elde edilmesinin  olanaklı olmamasıdır. Ve devam eder Engels.: Uygarlığın temeli bir sınıfın bir başka sınıf  tarafından sömürülmesi  olduğundan bütün gelişme sürekli bir çelişme  içinde oluşur.  Üretimdeki her ilerleme aynı  zamanda ezilen  sınıfın, yani büyük çoğunluğun  durumunda bir gerileme  belirtisidir. Kimileri için bir iyilik olan şey, başkaları için  kesin kez bir kötülüktür. Sınıflardan birindeki her yeni kurtuluş öbür sınıf için  yeni bir baskıdır. Sonuçları bugün herkesçe  bilinen makineli üretimin ortaya çıkışı bunun en çarpıcı  kanıtını  verir. Ve gördüğümüz gibi  halklarla ödevler  arasındaki ayrım   barbarlarda belirsiz  henüz belli belirsiz olduğu halde uygarlık, sınıflardan birine hemen hemen bütün halkları, öbürüne ise tersine hemen hemen uygarlık  bütün ödevleri vererek ikisi arasında var olan  ayrım ve karşıtlığı  hatta  en yeteneksiz birine bile açıkça gösterir.

Ama olması  gereken bu değildir. Egemen için iyi olan şey, egemen sınıfın kendisiyle özdeşleştiği bütün toplum içinde iyi olmalıdır. Öyleyse uygarlık ilerledikçe  kaçınılmaz bir sonuç olarak meydana getirdiği kötülükleri, iyilikseverlik örtüsüyle örtmek, telleyip pullamak ya da  yadsımak, uzun sözün kısası ne geçmiş toplum  biçimlerinde, hatta ne de uygarlığın ilk aşamalarında  bilinene danışıklı  bir ikiyüzlülüğe  bürünmek zorundadır. Bu ikiyüzlülük en aşırı derecesini  son  olarak   şu olumlamada bulur: Ezilen sınıf,  işverenler sınıfı tarafından yalnızca  sömürülen sınıf  yararına sömürülmektedir. Eğer sömürülen sınıf  bundan hoşlanmaz ve  hatta direnmeye dek de giderse ve hizmetlerine, sömürücülerine karşı nankörlüklerin en katmerlisi olur bu.

Ve bitirmek için işte Morgan’ın uygarlık üzerindeki düşüncesi:

“Uygarlığın doğuşundan beri servet artışı o kadar büyük , servet  biçimleri o kadar çeşitli  uygulaması o kadar geniş ve mülk sahipleri yararına  yönetimi o kadar becerikli oldu ki, bu servet   halk  karşısında gemlenmesi olanaksız bir güç haline geldi. İnsan aklı, kendi öz türetimi önünde şaşkın ve  eli-kolu bağlı  duruyor. Ana gene de insan aklının  servete egemen olmak için   yeter derecede güçlü olacağı, devlet ve devletçe korunan mülkiyet ilişkilerini olduğu kadar, mülk sahiplerinin haklarının  sınırlarını da saptayacağı zaman gelecek.  Toplum çıkarları özel çıkarları kesin kez  daha önemlidir ve bunların adil  ve uyumlu bir  ilişki  içine konmaları gerekir. Eğer ilerleme  geçmişin yasası olmuş olduğu gibi geleceğin de yasası kalacaksa, alelade  servet avcılığı insanlığın değişmez alın yazısı değildir.  Uygarlık sabahından beri geçen zaman insanlığın geçmiş varlığının  çok küçük bir parçasından  insanlığın önünde olan   zamanın çok büyük bir parçasından başka bir şey değildir. Toplumun yıkılması, tek amacın zenginlik  olduğu bir tarih döneminin sonu olarak tehdit edici bir biçimde  önümüzde dikiliyor. Çünkü böyle bir dönem  kendi yıkılış öğelerini, kendi içinde saklar. Yönetimde demokrasi, toplumda kardeşlik, halklarda eşitlik, genel eğitim  toplumun gelecekteki yüksek aşamasının başlangıcını  gösterecekler. Deney, akıl ve bilim  durmadan buna çalışıyor. Bu antik genslerdeki özgürlük, eşitlik ve kardeşliğin, yeniden ama üstün bir biçim  altında canlanışı olacak.” Morgan, Ancient  Society. Sayfa:552. Engels: Ailenin Özel Mülkiyeti ve Devletin Kökeni, Sayfa:182-183.

“ Devlet, doğası icabı bir sır küpüdür. Vatandaşlarına koklatmadığı, asla  koklatmayacağı, “onların iyiliği için”  onlardan gizli tutacağı akitler, kayıtlar üstüne inşa etmiştir gücünü “Diyor Yıldırım Türker! Ben de diyorum ki; binlerce   yıldan beri (sınıflı  toplumlardan bu yana)  hem de vahşice, barbarca, despotça ve despot olduğu kadar  da acımasız bir sır küpüdür.  O esas olarak illegal (gizli) ve  aynı zamanda da  en üst düzeyde örgütlü  ve güçlü bir kurumdur. Kuruluş ve çalışma biçimi esas olarak illegaldir; ama onun göstermelikte olsa legal kurumsal yapısı da mevcuttur.

Egemen sınıflar, sınıf yapıları gereği  varları yokları (sömürüyle) elde ettikleri servetlerinin, bu gizli, kasalarda saklı paralarının üzerlerine nasıl  oturup oturulmayacaklarının  hesaplarını yapmanın  peşinde koşmakla geçirirler bütün ömürlerini! Asla ve aşla onlara  kendilerinden başkası da  kınamaz!! Dokunulması da mümkün değildir, onlar iktidarda oldukları sürece!!

Sınıf olarak egemen olmaları ve egemenliklerini sürdürüp sürdürmemeleri de  bu sırdaş (çok gizli) kasa hesaplarına başlı oluşlarıdır!!

Ancak  onları bu sırdaş hesaplarının üstünden  alaşağı etmedikçe, servetlerinin ve bu sırdaş  kasaların  toplumsallaştırılması asla  ve asla mümkün değildir!! Hiçbir zaman içinde mümkün olmayacaktır !!!

EN SON YAZILARI

  1. Emek kristalize olmuş yüce bir değerdir!
  2. Tarsus’ta 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı (3)
  3. Tarsus’ta 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı (2)
  4. Tarsus’ta 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı
  5. Ülkemiz Yerel Yönetimlerinde Yapılan Seçimlerin Sebep ve Sonuçları!
  6. Hizmet Anlayışları Nasıl Olmalıdır? (4)
  7. Hizmet Anlayışları Nasıl Olmalıdır? (3)
  8. Hizmet Anlayışları Nasıl Olmalıdır (2)
  9. Hizmet Anlayışları Nasıl Olmalıdır? (1)
  10. Egemen Güçlerin Bir Asırdan Beri Doğu Kalkınması Yutturmacası 2
  11. Egemen Güçlerin Bir Asırdan Beri Doğu Kalkınması Yutturmacası! 1
  12. Faşizmin Kara Lekesi Tarihe Yüz Karası Olarak Geçecek!
  13. Dışa Bağımlı Kapitalist Sistemde Devlet Neden Tamamen Sosyal Olmaz? (3)
  14. Dışa Bağımlı Kapitalist Sistemde Devlet Neden Tamamen Sosyal Olmaz? (2)
  15. Dışa Bağımlı Kapitalist Sistemde Devlet Neden Tamamen Sosyal Olmaz? (1)
  16. Şaibeli Referandum
  17. Başkanlığa “Hayır” Kampanyası İçin Ulusal Seferberlik İlan Edilmeli (!)
  18. Anayasalar Neden ve Kimin İçin Değiştirilir (2)
  19. Anayasalar neden ve kimin için değiştirilir?(1)
  20. Başkanlık Sistemi ve Anayasa Üzerine