Yakup ŞEN

Gentilice Örgütlenmenin Parçalanması ve Devletin Doğuşu

Gentilice Örgütlenmenin Parçalanması ve Devletin Doğuşu

Gelecek yüzyıllarda (Barbarlığın üst evrelerine doğru) ezilen, sömürülen ve yönetilen

Gelecek yüzyıllarda (Barbarlığın üst evrelerine doğru) ezilen, sömürülen ve yönetilen sınıfların (günümüze kadar) baş belası olan ve  binlerce yıl öncesinde temelleri atılmış olan sömüre, ezen ve yöneten egemen sınıfların oluşmasının zemininin atıldığı  tüccarlar sınıfı ve onunla  birlikte madeni paranın basılması gündeme gelir ve bu üretici olmayanın, üretici olanların üzerinde  yeni bir egemenlik aracı olan para ve arkasından  mal-mülk, servet edinme anlayışı da birlikte gelişmeye başlar. Kim ona  (mala-mülke ve paraya) sahip olursa, üretim dünyasını egemenliği (toplumsal yapıyı kontrol ve denetim altında tutma gücü) altına alması kaçınılmaz hale gelir.

“Tüccar. Onun elinde, paraya tapma güvenlik altındaydı. Paraya tapmak için bütün metalarla, bütün üreticilerin tozlar içinde nasıl secdeye kapanmak içinde olduklarını gösterme  işini  üzerine o aldı. (…) Paranın kudreti bu gençlik dönemindeki ilkel sertlik ve ilkel kabalığıyla, o zamandan beri kendini hiç göstermedi. Para karşılığında  meta alımından sonra, ödünç para verilmesi çıkageldi  ve onunla birlikte de faiz ve tefecilik. Daha sonraki çağlardaki hiçbir mevzuat borçluyu, eski Atina ve eski Roma mevzuatı  kadar acımaksızın, tefeci  alacaklarının ayaklarına atmamıştır.” Ailenin Özel Mülkiyeti ve  Devletin Kökeni. Engels. S:171-172.

Meta ve köle biçimindeki  zenginliğin yanında,  para, servet, mal-mülk edinme, ( toprak mülkiyeti başta olmak üzere)  toprak mülkiyeti  biçimindeki  zenginlik baş göstermeye   başladı.  Toprak mülkiyetiyle birlikte ipotekte gündeme geldi.  Para ve toprak mülkiyetinin toplumda önemli bir  meta aracı oluşunu ve giderek bir tarafta  bunlara sahip olanlarla, olmayanların  varlığını (yaradılışını) Engels şöyle dile getiriyor: “İşte böylece ticaretin genişlemesiyle, para ve tefecilik, toprak mülkiyeti ve ipotekle kitlelerin artan  yoksullaşması ve  yoksullar yığınının büyümesiyle birlikte, servetin küçük bir sınıf elinde toplanıp  merkezleşmesi de hızla gerçekleşti.  Yeni servet aristokrasisi daha ilk  anda eski aşiret soylularıyla  karışmadığı ölçüde,  bu soyluları kesin olarak geri plana itti. (Atina’da, Roma’da, Cermenler’de). Ve özgür insanlardaki bu servetlerine göre sınıflara  bölünüşün yanı sıra, özellikle  Yunanistan’da zoraki çalışması üzerinde  bütün toplum üst yapısının yükseldiği temeli meydana getiren  köleler  sayısında büyük bir yükselme görüldü.”

Giderek toplumsal yapı hızlı bir parçalanma ve değişim sürecine girmeye başlamıştı  artık. Eski örgütlenme anlayışı ve toplumsal yapı kendisine özgü, hem eskiyle çatışarak, hem de mevcut  geleneksel yapıyı bozmaya başlamış ve giderek sınıfların  ortaya çıkmasıyla, emek güçleriyle asalaklar arasında “gentillice”  örgütlenme yerini, bir başka örgütlenmeye bırakmak zorunda kalıyordu. Ve giderek toplumda  sömürücü sınıfların varlığı  devletin ortaya çıkmasını sağlamaya doğru hızla gelişmeye başlar. Engels bu durumu şöyle ifade etmeye çalışır: “Şimdi bu toplumsal devrim süresince, gentillice örgütlenmenin ne olduğuna bakalım. Kendi katkısı olmaksızın fışkırmış bulanan yeni öğeler karşısında bu örgütlenme  güçsüz kalmıştı.  Varlığının ilk koşulu, bir gens ya da  aşiret üyelerinin  yalnızca kendilerinin  yaşadığı  bir toprak üzerinde  birleşmiş olmalarıydı.  Bu durum uzun süreden beri ortadan  kalkmıştı.  Her yerde gensler ve aşiretler birbirine  karışmıştı. Her yerde  köleler, melekler, yabancılar, yurttaşlarla birlikte yaşıyorlardı. Ancak barbarlığın orta  aşamasının sonuna doğru  erişilmiş bulunan  yerleşme yeri  değişmezliği, ticaret, çalışım değişiklikleri ve toprak mülkiyetindeki değişmeler (ferağ ve intikaller) yüzünden meydana gelen  konut değişme ve hareketliliği  dolayısıyla durmadan bozuluyordu. Gens üyeleri, kendi ortak işlerini bir düzene  koymak için, artık bir arada toplanamıyorlardı; yalnızca dinsel törenler gibi ıvır-zıvır şeyleri, hala iyi-kötü yapabiliyorlardı:” (…)  Giderek herkes eskiye yabancılaşmaya  başlamıştı sanki. Yalnız yabancılaşmayla da kalmıyorlardı, toplumsal gereksinmelerini yeni çıkar ilişkilerinin üstüne inşa etmeye  başlamışlardı. “ İş bölümünden doğmuş bulunan  zanaat gruplarının çıkarları kentin köyle karşıtlık  durumundaki özel  gereksinmeleri yeni organizmalar  gerektiriyordu; ama  bu gruplardan her biri  çeşitli gensler, kabileler ve aşiretler üyelerinden meydana gelmişti, hatta içlerinde yabancılar bile bulunuyordu. Öyleyse bu organizmalarında  gentillice örgütlenmenin dışında, bu örgütlenmenin yanında ve sonuç olarak ona karşıt biçimde kurulmaları gerekiyordu. Sırası gelince çıkarlar  arasındaki bu çatışma, her gentillice topluluk içinde kendini duyuruyordu; zenginlerle yoksulların, tefecilerle borçluların aynı gens ve aynı aşiret içinde toplanmasında bu çatışma en yüksek noktasına varıyordu. Buna gentilice topluluklara yabancı yeni nüfus yığını da ekleniyordu ki bu kitle Roma’da olduğu gibi ülke içinde bir güç durumuna  gelebiliyor ve kandaş soylarla  kandaş aşiretler içinde yavaş yavaş özümlenemeyecek deli kalabalık bulunuyordu. Bu kitle  karşısında  gentilice  birlikler kapalı ayrıcalıklı loncalar olarak dikiliyorlardı. İlkel ve kendiliğinden  demokrasi, iğrenç bir aristokrasiye dönüşmüştü. Son olarak  gentilice örgütlenme, içsel çelişkiler bulunmayan bir toplumdan  doğmuştu ve yalnızca  bu  nitelikteki  bir topluma  uygundu. Bu toplum kamuoyu hariç hiçbir zorlama aracına  sahip değildi.  Ama işte ikitisadi varlık koşulları  bütünü gereğince, özgür insanlar ve  köleler,  zengin sömürücüler ve yoksul   sömürülenler biçiminde bölünmek zorunda  kalan bir toplum doğmuştu.  Bir toplum ki  bu uzlaşmaz karşıtlıkları  artık yeni baştan  uzlaştıramamakla kalmıyor tersine onları sonuna kadar geliştirmek  zorunda bulunuyordu.  Böyle bir toplum ancak bu sınıfların kendi  aralarındaki sürekli ve açık bir savaşımı içinde ya da görünüşte uzlaşmak karşıt sınıfların üstünde yer alan  onların açık çatışmasının önleyen  ve sınıflar   savaşımına  olsa olsa iktisadi alanda  yasal denilen  bir biçim altında izin veren  bir üçüncü gücün   egemenliği altında   varlığını sürdürebilirdi: Gentilice örgütlenmesinin ömrü dolmuştu. Gentilice örgütlenme, işbölümü (ve bunun sonucu toplumun sınıflara  bölünmesi) ile paramparça olmuştu. Yerine devlet geçti.” Engels. Sayfa:73-74. Ailenin Özel Mülkiyeti  ve Devletin Kökeni.

 

 

EN SON YAZILARI

  1. Emek kristalize olmuş yüce bir değerdir!
  2. Tarsus’ta 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı (3)
  3. Tarsus’ta 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı (2)
  4. Tarsus’ta 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı
  5. Ülkemiz Yerel Yönetimlerinde Yapılan Seçimlerin Sebep ve Sonuçları!
  6. Hizmet Anlayışları Nasıl Olmalıdır? (4)
  7. Hizmet Anlayışları Nasıl Olmalıdır? (3)
  8. Hizmet Anlayışları Nasıl Olmalıdır (2)
  9. Hizmet Anlayışları Nasıl Olmalıdır? (1)
  10. Egemen Güçlerin Bir Asırdan Beri Doğu Kalkınması Yutturmacası 2
  11. Egemen Güçlerin Bir Asırdan Beri Doğu Kalkınması Yutturmacası! 1
  12. Faşizmin Kara Lekesi Tarihe Yüz Karası Olarak Geçecek!
  13. Dışa Bağımlı Kapitalist Sistemde Devlet Neden Tamamen Sosyal Olmaz? (3)
  14. Dışa Bağımlı Kapitalist Sistemde Devlet Neden Tamamen Sosyal Olmaz? (2)
  15. Dışa Bağımlı Kapitalist Sistemde Devlet Neden Tamamen Sosyal Olmaz? (1)
  16. Şaibeli Referandum
  17. Başkanlığa “Hayır” Kampanyası İçin Ulusal Seferberlik İlan Edilmeli (!)
  18. Anayasalar Neden ve Kimin İçin Değiştirilir (2)
  19. Anayasalar neden ve kimin için değiştirilir?(1)
  20. Başkanlık Sistemi ve Anayasa Üzerine