Burjuvazinin egemen olduğu üretim araçları mülkiyetiyle, başta işçi sınıfı olmak üzere diğer sınıf ve tabakalarını kendi sınıfsal diktatörlüğü kıskacına alarak üretmeyi çoğunluk yönetimi olarak vaadeder ama gerçeğin hiç de böyle olmadığını Lenin, Burjuva Demokrasisi ve Proleterya Diktatörlüğü S: 157’de şöyle dile getirir: “Ne denli demokratik olursa olsun hiçbir burjuva cumhuriyeti, çalışan halkın sermaye tarafından baskı altına alınmasının bir aracı burjuvazinin diktatörlüğünün sermayenin siyasal yönetiminin bir aracı olma işlevini yapan bir makineden başka bir şey olmamıştır ve olmazdı da. Demokratik burjuva cumhuriyeti çoğunluk yönetimini vaatetmiş ve bunu ilan etmişti ama toprağın öteki üretim araçlarının özel mülkiyeti varolduğu sürece bunu hiç bir zaman gerçekleştiremedi.” Der ve devam eder: “”Burjuva demokratik cumhuriyetinde “Özgürlük” aslında zengin olan için özgürlüktü. Proleter ve çalışan köylüler bundan kendi güçlerini sermayeyi alaşağı etmek burjuva demokrasisinin üstesinden gelmek amacıyla yararlanabilirdi ve yararlanmalıydı da ama gerçekte çalışan yığınlar genel bir kural olarak kapitalizm koşullarındaki demokrasiden yaralanamamışlardı.”
Bu demokrasi sömürücülerin ve onların suç ortaklarının “Özgürlüğünü” baskı altına alır. Sömürme “Özgünlüğünden” açlık üzerine kurulan “Özgürlükten” sermayenin egemenliğini yeniden kurma savaşımı “Özgürlüğünden” kendi ülkelerinin işçileri ve köylülerine göre yabancı burjuvazi ile anlaşmaya girme “Özgürlüğünden” bunları yoksun bırakır.
Çatışan iki sınıf arasında (Burjuvaziyle Proleterya) seçenek burjuvazinin diktatörlüğünden proleteryanın diktatörlüğüne geçişin barışçıl olduğunu öne sürmek oportünist bir yaklaşımdır. Bunu kavrayamayan bir anlayışı marksizmin iktisadi ve siyasal öğretisinden bir haberdir. Proleterya iktidarı burjuvaziden devraldıktan sonra egemen güçlerin ve “Devlet”inin direncini kırmak (Parçalamak) sömürücü sınıflara karşı kararlı disiplinli, örgütlü, siyasi ve ideolojik savaşını başarıyla yürütürken (Sömürücü sınıflara karşı proleterya kendi sınıfsal diktatörlüğünü kullanırken kapitalizme oranla emeğin en üst düzeyde bir toplumsal örgütlenmesinin yaratılmasını hedefler. Sınıfsız toplumu yaratmanın hedefide zaten budur. Bu durumu Lenin şöyle ifade eder.
“Toplumsal emeğin fiodal örgütlenmesi dayak disiplinine dayanıyordu. Bir avuç toprak sahibinin sağduyu ve zulmettiği çalışan halk bütünüyle bilinçsiz ve ezilmişti. Toplmsal emeğin kapitalis örgütlenmesi, açlık disiplinine dayanırdı ve burjuva ve demokratik cumhuriyetlerde çalışan halkın geniş yığınları, bir evuç kapitalistin ezdiği ve zulmettiği bilinçsiz ve ezilmiş bir ücretli köleler yığını ya da baskı altında köylüler olarak kalırdı. Toplumsal emeğin kominist örgütülenmesi ki buna doğru ilk adım “Sosyalizmidir” gerek toprak sahiplerinin gerek kapitalistlerin boyunduruğunu atmış olan çalışan halkın kendisinin özgür ve bilinçli disiplinine dayanır ve zaman gittikçe daha da böyle olacaktır” Burjuva Demokrasisi ve Proleterya Diktatörlüğü Lenin. S: 161.
Bu yeni anlayış, bu yeni disiplin (Sosyalist toplumu ve dolayısıyla da sınıfsız toplumu yaratmanın disiplini) durup dururken oluşmamıştır. Hç bir zaman için özellikle de kapitalist sistemin acımasızlığından doğmuştur. Tarihpsel bir sınıf olarak bu sınıf proleteryadır!
Proleterya sınıfının doğuşu; egemen sınıfların (Tekekmci sermaye ve işbirlikçilerin) boyunduruğundan kurtulma, bu kurtulmanın zaferini koruma, sağlamlaştırma sosyalist sistemi yaratma ve onu sınıfsız topluma ve sınıfların tam olarak kaldırılmasındaki proleteryanın önderlik rolünü Lenin aynı eser: 161, 162’de şöyel ifade eder: “(...) Yalnızca belirli bir sınıf yani kentli işçiler ve genel olarak fabrika, sanayı işçileri sermayenin boyunduruğunun atılması savaşımında bu atma sürecine bu zaferi koruma ve sağlamlaştırma savaşımında yeni sosyalist sistemi yaratma işinde sınıfların tam olarak kaldırılması uğruna verilen savaşımın tümüne önderlik edebilir”
-Devam Edecek-