Son günlerin en alışılagelmiş oyuncularıdır onlar. Sıkılmadan,yorulmadan, bıkmadan,usanmadan gezmeye çıkarlar.Otoparklar,alışveriş merkezleri kısaca şimdiki adı AVM. Alışveriş yapmaya o kadar alıştırıldık ki adeta alışveriş sırasında uyutuluyoruz. Vatandaşın cebine giren milli sermayeden ay başında sadece ekmek parası kadarı kalıyor. Ciddi bir uygarlığın en modern tüketicileri gibi.
Farkına varamadığımız ise içgüdüsel olarak satın aldığımız ürünlerin bizde yetersizlik duygusuna sebep olması. Bu bir hastalık. Yetersizlik hastalığı. Doyumsuzluk ise hemen arkasından takip ediyor bu hastalığı.
Peki tükettiğimiz ürünlere gerçekten ihtiyacımız var mı? Yani demek oluyor ki biz aslında ihtiyaçlarımıza mı hizmet ediyoruz, yoksa hayatımızı devam ettirebilmek için yaşıyoruz? Kendimize sorduğumuz bu sorular açıkça gösteriyor ki biz aslında ne yaptığımızın çoğu zaman farkında değiliz. Sırf stres atmak ve günün yorgunluğunu çıkarmak için tercih ettiğimiz bu yaklaşımlar, kendimizde ve çevremizde derin, telafisi olmayan yaralar açıyor. Sadece para kaybı değil. Sosyal hayatımızda bu yaralarımızdan nasibini alıyor. Toplumun en küçük birimi olan aile anne, baba ve çocuklardan oluşan klasik çekirdek ailedir. Eve gelen her nesnenin ve objenin hafızalarda yer ettiğini düşünecek olursak, Yıllar süren yanlış tüketim yollarının ne kadar acımasızca bizden neler çaldığını kolayca anlayabiliriz.
Sınıf farkının en büyük altın çağını yaşadığı günümüz toplumunda ise binlerce çekirdek aile var. Aynı sorunların tüm bu çekirdek ailelerde yaşandığını artık çok net görebiliyoruz. Boşanmaların ve aile facialarının en büyük sebeplerinden biri de maddi yaşantının istenilen bireyleri istenilen pozisyona vermemiş olması.Hemen ardından manevi boşluklar yer alıyor.Tüketim çılgınlığının tüm dünyada farklı tonlarda ilerlemesi ülkemize kazanç değil tam bir kayıp getiriyor.
Telafisi mümkün olmayan hatalarında üst üste yığılarak en büyük moral bozukluklarına sebep olduğu ise günlük gazete ve dergilerde en sık okuduğumuz sahifeler arasında yer aldı.Tüketim çılgınlığı yerine ihtiyaçlarımızın asgari seviyelerde,az ve kaliteli gıdalarla,elimizdekilerle mutlu olamaya çalışma gibi özel hissiyatlara verilmesi ile tüm bu yaraların kapatılacağı kanaatindeyim.Teşekkürler.