Evet sevgili okurlar; dönüp dolaşıp üzerinde ısrarla durmaya çalıştığım İstanbul’un son dönemi, İttihat ve Terkki’nin kurulması ve Kemalist Hareket!
Aşağı-yukarı bundan 100 yıl öncesinde başlayan ve günümüze kadar da uğraşıp gözardı ettiğimiz ve bir türlü (Bugün içinde geçerliliğini koruyan) halledemediğimiz sorunlarımız!
Bunları Demokrasi sorunumuzdan tutunda Kürt Sorunu, Ermeni Sorunu, Kıbrıs Sorunu vb sorunlarımızdır. Daha bur sürüleri de var elbette ki!
AB Burjuvazisi kısmen kendisiyle ilgili (Kendi sistemiyle ilgili) sorunları çözmede ileri adımlar atmıştır. Veyahutta atmak zorunda kalmıştır. Bunun altında da Kapitalist-Emperyalist sistemin varlığı yatmaktadır.
Bazı Avrupa ülkelerinde yakın tarihe kadar ulusaül sorun (Özellikle ezilen ulus halklarının) mücadelesi varlığıını (Hem de silahlı mücadele de) Eta gerillalarının yürüttükleri hareketlerdi.
Ülkemizde tek partili dönemde (1923-1946 arası) Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da herhangi bir bilimsel inceleme ve de araştırma yapmak büyük suç sayılabiliyordu. Özellikle bu durum merkezi otoritenin kumandası altındaydı. Devletin sadık görevlileri ancak bu konularda sorumlu ve görevli sayılabiliyorlardı. Bu durumun ışığında (12 Mart ve 12 Eylül’de) elde edilen raporlar değerlendirilerek özellikle devletin istihbarat teşkilatı sayesinde kullanıldı. Ve böylelikle vatandaşlar fişlenip açıkça devlet düşmanı damgasını yemekten kendilerini kurtaramadılar. Özellikle yine bu dönemde Kürtleri temsil eden milletvekilleri de çoğunluk itibarıyla Türklerdendi.
Ülkemizde tek partili dönemin kapanışı 1946 yılına rastlar. 1923’te böşleyen baskı dönemi (Özellikle Doğu, Güneydoğu Anadolu’da) 1950’lere kadar sürer.
Eski Başbakanlardan Ferit Melen “... (Şarkta) 1950’lere kadar büyük baskı dönemi yaşandı. Jandarma kimseye gözünü açtırmazdı. Onların herşeyi Jandarma Onbaşısı idi. Zaten Güneydoğu Anadolu “Memnun Bölge” durumuna getirilmişti. Kimseler gitmez, kimseler geçmezdi” diyor sayın başbakan ve ekliyor “... Devletin söylenmeyen politikası (Kürtler) zenginleşmesinler, okumasınlar şeklindeydi. Örneğin askerde yüksek rütbelere pek çıkmazlar, devlet dairelerinde belirli bir düzeyin üstüne katiyen ulaşamazlardı.
Bölgede sadece güvenlik için yatırım yapılırdı. Hizmet amaçlı yatırım tehlikeli sayılırdı. Okullaşmaya karşı çıkan Fevzi Çakmak “Ne okulu? Biz cahili ile başa çıkamıyoruz. Okumuşla hiç cebelleşemeyiz” diyor!
Yine o dönemlerde Cumhurbaşkanı İsmet İnönü içinde Kürt sorunu bir güvenlik sorunu olarak Görülüyordu. 1946’da Celal Bayar’la yaptığı bir görüşmede “Doğu’da parti teşkilatları kurmayalım. Siz kurmazsanız biz de bizimkileri lavedelim... Particiliğin milli birliği bozmasından endişe ederim...” önerisinde bulunuyordu.
Çok partili döneme geçişle birlikte (1946’dan sonra) Kürtler DP’de (Demokrat Parti) angaje olmaya başladılar. Hem CHP hem de DP birbirlerini acımasızca şarkı ihmal etme hususunda eleştiriyorlardı! Birbirlerini eleştirmesine eleştiriyorlardı ama; ikisinin de şark için (Doğu için) yatırım amaçlı harcamalar yapmıyorlar ve ancak güvenlik amaçlı harcamalar yapıyorlardı. Al birini vur ötekine!
1950-1960 Demokrat Parti döneminde de bölgeler arası ekonomik gerilik devam etti. Kırsal bölgelerde (Köylülükte) herhangi bir iyileşme görülmedi ama; feodalizm bir içsel evrim dönüşümüyle eski prekapitalist kurumlar kapitalist toprak ağalığına dönüştü. Bu özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesin’de özel mülkiyet büyük toprak ağalarının eline geçti!!
-Devam Edecek-