Haber: Hakan BULUT
GEZİ Direnişi’nin yıl dönümü dolayısıyla tüm yurtta olduğu gibi Tarsus’ta da eylemler yapıldı. Eylemlerin adresi yine Yarenlik Alanı oldu. Emniyet güçlerinin çevrede geniş güvenlik önlemleri aldıkları gözlendi.
STK’ların çağrısıyla Halk Eğitim merkezi önünde toplanan vatandaşlar, Yarenlik Alanı’nda pankartlar ve sloganlar eşliğinde yürüdüler.
Saat kulesi önünde katılımcılar adına basın açıklaması yapan eğitimci Şahin Yücel, “31 Mayıs’ta 11 yıldır ülkede hüküm süren AKP’nin zulüm ve baskı düzenine karşı gelişen tepki ve itirazlar Türkiye’nin dört bir yanına dalga dalga yayılan halk direnişine dönüştü.
O dönemde başlayan polis saldırganlığı, ülkenin her yerinde demokratik protesto hakkının kullanılmasına yöneldi. İktidara yönelik her eleştiri polis şiddetiyle, haksız ve keyfi baskılarla karşı karşıya kaldı. Meydanlar, sokaklar demokratik gösteri hakkının kullanılmasına kapatıldı. Başbakan Erdoğan, polis şiddetini durdurmak yerine teşvik etti. Artan ivmeyle devam eden ve bugün de süren polis şiddetini cezasız bırakarak cesaretlendirdi ve kışkırtıcı bir dili kullanmaya devam etti” dedi.
Yücel, açıklamasında şu noktalara değindi:
“Kendisini son padişah zanneden Başbakan; bir araya geldiğimizde, sesimizi birleştirdiğimizde oluşan gücü ayrıştırıcı nefret söylemleriyle, polis şiddetiyle yıkmak parçalamak istiyor.
Güçlü bir akıntıya kürek çekmenin nafile olduğunu, örgütlü bir halkın önünde hiçbir zorbanın ayakta kalamayacağı gerçeğini unutuyorlar!
Tüm ipliği pazara çıkmış bu kirli düzenin kurucuları ve sürdürücüleri, iktidarını ancak zorbalıkla sürdürebileceğini sananlar bu direnişi bastıramayacaklar.
Yaklaşık bir yıldır akıl almaz, vicdana sığmaz polis şiddetine, gözaltılara, tutuklamalara, her türlü baskıya, karalamaya, hukuku askıya alan uygulamalara, yalan ve dolana karşı haklı, meşru ve kararlı mücadelemiz sürüyor.
Gezi Direnişi, ekolojik dengenin altüst edilmesine, her parka ve yeşil alana bir AVM dikme hevesine, ranta dayalı kent dönüşümüne ve elbette bütün bunların temsilcisi olan AKP iktidarına karşı bir tepkiydi. Gezi Direnişi, yerel demokrasiden başlayan bir genel demokrasi talebiydi ve açığa çıkardığı çoğul muhalefet ile toplum, kent ve demokrasi tarihimizde onurlu bir iz yarattı. Gezi için sokağa çıkanlarla, Soma madenci katliamı karşısında sesini yükseltenlerin ve Lice’de karakol yapımına karşı mücadele edenlerin ortak mücadele ruhunu yakalaması büyük önem taşıyor.
Gezi Direnişi’nin birinci yıldönümünde, isyanı doğuran koşulların ve ortamın değişmediğini görüyoruz. Karakol-kalekol inşaatlarına karşı haklı bir direniş gösterenlere örneğin Lice’de yapılan saldırılar, Rojava sınırından geçmek isteyen kadın ve çocuklara, Okmeydanı’nda Alevi yurttaşlara yönelik cinayetler sadece bazı örnekleri oluşturuyor. Sermayenin her geçen gün yaşam ve yaşam alanlarına yönelik saldırganlığı devam ediyor; bedelini ise emekçiler, işçiler, halklar ve tüm ekosistem ödüyor…”