(09-01-2009 Arşiv) Dünyada kapitalizmin gelişmeye başlaması, 19. Yüzyılın başından itibaren teknolojinin hızla gelişmeye başlamasıyla birlikte iktisadi bunalımlar baş göstermeye başladı. Yine o tarihlere başlayan ve sanayi burjuvazisinin teknolojiyi kendi sınıfı adına çok hızlı bir şekilde kullanması üretimin artışına neden olur.
Ve başta İngiltere olmak üzere 1825’lerde ilk sanayi bunalımı patlak verir. Arkasından çok kısa bir zaman sonra da 1836’da ülke, ABD’ye atlayacak olan bir başka bunalımla karşılaşır.
1847 ve 1848 ilk dünya bunalımlarını (Krizlerini) peşpeşe (1857,1866,1873,1882,1890) izler.
1900’lerden sonra dünyadaki kapitalist-emperyalist sistem hızlı bir tekelleşme çağına girmeye başlar. Ve dünyadaki kapitalist sistemin krizleri durmadan süreklilik kazanmaya başlar ve sırasıyla 1900-1903’te, 1907’de, 1920,1921’de, 1929-1933’te, 1937-1938’de patlak verir. Son savaşın bitiminden (2. Dünya Savaşı’ndan sonra) hemen sonra ABD’de dört bunalımdan geçer. (1948-1949, 1953-1954, 1957-1958, 1960-1961) 1957-1958 bunalımı dünyada kapitalist sanayi üretiminin üçte ikisini sağlayan ülkelere dokundu.
Kapitalizmin ve dolayısıyla da kapitalist üretimin temel çelişkilerini bilmeden, anlamadan ve de kavramadan; onun gelişme, yayılma ve iktisadi bunalımını anlamamız, kavramamız hiç bir zaman için mümkün olamaz!
Zubritski, kapitalizmin temel çelişkisini bizlere şöyle ifade etmeye çalışır. Ona göre: “Kapitalizmin ilerlemesiyle toplumsal işbölümü de belirginleşir. Eskiden başlı başına özerk olan sanayi dalları arasındaki bağların güçlendiği görülür. İşletmeler, bölgeler, ülkeler arasındaki ekonomik bağlar adam akıllı güçlenir. Kapitalist düzen, kapitalist ilişkilerin bulunmadığı sömürgelere varıncaya deyin bütün kıtalara yayılır.
Büyük çapta üretim, sanayide olduğu kadar tarımda da kendini gösterir. Üretici güçlerin gelişmesi, uygulanmaları, binlerce işçinin birarada çalışmasını gerektiren çalışma alet ve yöntemlerini gerektirir. Üretim gittikçe toplumlaşır, oysa üretim araçlarının özel mülkiyeti gereğince milyonlarca insanın toplumsal emeğinin ürünü, birkaç kapitalist tarafından gaspedilir” ve şöyle devam eder Zubritski:
“Derin bir çelişki kapitalist düzenin ayrılmaz ve içinde olan bir özelliğidir. Üretimin toplumsal niteliği gittikçe daha belli, daha kesin olur. Bu nitelik üretim araçlarının kapitalist özel mülkiyeti ile çatışma halindedir. Kapitalizmin bu temel çelişkisi, üretici güçlerin sürekli ve hızlı gelişmesi ile kapitalist üretim ilişkileri arasındaki uzlaşmaz karşıtlığı açıklar; fazla üretimden ileri gelen bunalımlar bu temel çelişkinin en göze çarpan ifadesini temsil eder” Kapitalist Toplum Zubritski sayfa: 23-24 Sol Yayınları.
“Kapitalist sistemdeki bunalımlar (Krizler) üretim fazlası bunalımlardır. Bunalımın derinleşmesinde meta sürümü olmaz. Arz talep dengesi tüketicilerin lehine bozulur. Arz talebi aştığı zaman buna karşılık tüketicilerin çoğunluğunda satın alma gücü de sınırlı olduğuna göre; bu aşırı meta üretimi onların satın alma taleplerini karşıladığı anlamına gelmez. Özellikle de kriz dönemlerinde emekçilerin yaşam düzeyleri (Alım güçleri birden bire düşer. Zaten hiçbir güvenliği olmayan işçi sınıfının işinden gücünden olması onların seçim araçlarından yoksun kalmalarına neden olur. “Meta fazlalığı ancak ödenebilir talebe oranda mevcuttur, öyleyse bunalım sırasında aşırı üretim, nispi bir aşırı üretimdir”
Aşırı üretimin ekonomik bunalımlarının kökeni, üretimin toplumsal niteliği ile ürünün mülk edilişinin özel kapitalist biçimi arasındaki çelişkidedir. Milyonlarca kişi, kapitalist işletmelerde çalışır, ama onların çalışmasının ürünü patronlara aittir. İşçi üretimin ona sağladığından fazlasını satın alamaz ve bunun, onun teslim ettiği ürünün miktarıyla ilişkisi yoktur. Kar avı, patronları üretimi genişletmeye, tekniği geliştirmeye, önemli miktarda meta satışa koymaya iter.
İçinde bulunduğumuz ve gelecekteki krizlerde burjuvaziye karşı uyanıklığımızı ve aynı zamanda da proleteryanın siyasi, ideolojik ve örgütlü mücadelesini, örgütlü gücünü, örgütlü sorumluluğunu ortaya koyacak çalışmaların başarıyla yürütülmesini ve ayrıca da onunla ilgili ittifaklar anlayışını sınıf mücadelesi ele alıp başarıyla yürütmeliyiz!!
“Bu noktada atılması gereken ilk adım, emekçilerin ve emek örgütlerinin öncelikle sermayeden, devletten ve emek düşmanı “Sağ ve Sol” partilerden bağımsız hareket etmesi gerektiğinin tek çıkar yol olduğunu görerek, bu kesimlerle arasına şimdiden kesin bir ayrım çizgisi çekmesi aksi durumda emekçi sınıflar, istese de istemese de krizin faturasını nasıl ödeyeceklerini şimdiden düşünmeye başlayabilirler.
Kapitalizmin, kendisini içinde bulunduğu dönemin koşulları ve ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırmaya yöneleceği önümüzdeki dönemde, yaşanacak dönüşümlerin alacağı biçimleri, daha önceki krizlerde olduğu gibi büyük ölçüde toplumda çeşitli düzeylerde yürütülen mücadeleler, özellikle sınıfın ekonomik ve siyasal mücadelesi belirleyecektir. Yeniden Yapılanma 23 Kasım 2008 S: 6
Özellikle de kapitalizmin kriz dönemlerinde; krize karşı hangi sınıf daha hazırlıklı, daha örgütlü ve daha kararlı durumdaysa, mücadele de o sınıfın adına başarıyla sonuçlanacaktır!
“Kapitalizm, üretici güçleri geliştirerek ve üretimi toplumsallaştırarak kendisine karşın, sosyalizmin maddi koşullarını yaratır. Aynı zamanda toplumu değiştirecek gücü, işçi sınıfını ortaya çıkarır”
Kaynakça: Kapitalist Toplum. Zubritski Sol Yayınları.
YAKUP ŞEN