Yazarken kustuğum iğrençlik

Sevgili okuyucular, zamana zaman okuduklarımdan dolayı bu ülkede yaşamaktan ürküyorum, desem inanın abartmış olmam.

Bu kadarda olamaz denen ne varsa, bu ülkede oluyor.

Ben okuyunca nutkum tutuldu! Yok, artık...! Yuh artık..! dedim durdum...

Gazeteci Timur Soykan’ın belgelerle sunduğu ‘’Badeci Şeyhin Sır Odası’’ kitabını okuyunca gerçekten kanım dondu.

Her sayfası kabus filmi gibi. Aha bitti derken başka bir iğrençlikle karşılaşıyorsunuz.

Bu kısacık yazımı bile okuyunca; cehaletin bu kadar dip yaptığına inanamayacaksınız!

Şeyhin Adı Uğur korkmaz, 40 lı yaşlarda Bursa’da Nakşi tarikatının bir kolundan olduğunu söylüyor.

21. Yüzyıl Türkiye’sinde cennet vaadi ile erkek ve kadın tüm müritleriyle ilişkiye giriyor.

Dergâha ilk gelen önce ‘’Talebe’’ oluyor. Bir müddet sonra da ‘’Badeleniyor.’’

Badelenme sapıklığı şöyle: Zikir sonrası yeni gelen ve ‘’Talebe’’ olan mürit, Şeyhin sır odasına geçiyor.

Bu odaya Şeyh ve müritten başka kimse giremiyor.

Sır odasında Şeyh şalvarını indirip, müride kendi tabiriyle nur çeşmesinden nur ikram ediyor….

Burada ilginç olan iğrençlik, erkek kadın fark etmiyor müritlerin tamamı bu şekilde ‘’Badeleniyor.’’

Bir müddet sonra, defalarca ‘’Badelenme’’ ibadetini tamamlayan mürit, Şeyhle ilişkiye girerek Şeyhe ‘’Tabi’’ oluyor.

Böylece ‘’Talebelik ve Badalenme’’ safhaları bitmiş kendi anlatımlarına göre ‘’Tabilik’’ başlamış oluyor ve iğrenç ilişkiler Şeyhin sır odasında devam edip gidiyor…

Bundan sonrası Şeyh ile mürtleri arasındaki sürekli sapıklık ve iğrençlik…

Burada tekrarla söylüyorum erkek-kadın fark etmiyor. Müritler kendi istekleriyle, ‘’Şeyhimiz elimizden tutup cennete götürecek’’ diye seve seve bu muameleyi kabul ediyorlar.

Bu sapık Şeyh şu anda tutuklu. Mahkeme kayıtlarına göre 100’ün üzerinde ifadesi alınan müritlerden sadece 3 ü şikâyetçi oluyor. Onlarda daha sonra vazgeçiyorlar.

Düşünebiliyor musunuz? Koskoca adamlar, kadınlar, karısını, kocasını, nişanlısını getiren var.

Okuyunca kanım dondu diyorum ya gerçekten öyle! Bu çağda, bu kadar cehaleti havsalam almıyor.

Yazımın başında bu ülkede yaşamaktan ürküyorum dedim ya! Abartmamışım değil mi?

Bu sapık şeyhin dergâhıyla ilgili, yakalanmalarından 3 ay önce Bursa Polisine ihbarda bulunuluyor.

Fakat polis aldırmıyor, es geçiyor! Niye? Çünkü polisliği de bitirdiler! Kafalar aynı istikamette çalışıyor da ondan…

Bu kadar sapığın, sürekli serpilip yeşerdiği ortamda sakin-huzurlu- mutlu bir hayat sürmek olası mı?

Bu sapıkların, ne idiğü belli olmayan denetimsiz tarikat yapılanmalarına göz yumulması kabul edilebilir bir olgu değildir.

Devlet mutlaka üzerine düşeni yapmalı bu sözde dergâhları zapturapt altına almalıdır.

Şeyhlik, Şıhlık adı altında din tüccarlığı yaparak insanların hem paralarını hem maneviyatlarını sömürenlere müshama göstermemelidir. Diyoruz ama dinleyen var mı? Bakmak lazım…

Çok özet bahsettim; mideniz bulandı değil mi? Söyleyecek, anlatacak kelime bulamıyorum keşke başımıza taş yağsa da akıllansak…!

Nevzat KUMDERELİ