Partiler Arasında ‘Oy Geçişleri’ Çok Olacağa Benziyor

Yerel seçimlere tam iki ay kaldı. Partilerin büyük bölümü başkan adaylarını kamuoyuna duyurdu. Şubat ayı içerisinde de belediye meclis listeleri konusunda tartışmalar yaşanacaktır.

Son günlerde Tarsus genelinde “eski seçimlerin havası yok, seçmen hangi partiye oy verecek şaşırmış durumda” gibi sesler çokça yükseliyor. Kısacası kararsız seçmen sayısının çok olduğu gözleniyor.

“Gözleniyor” diyorum, çünkü sağlıklı bir anket sonucu yok. Zaten her seçim döneminde olduğu gibi bu seçim döneminde de tartışmalı anketler sosyal medyada dolaşıyor.

Aday profilini kendisine uygun bulmayan, arzu ettiği kişinin listelerde yer almamasına kırılan, yapılan ittifakları düzgün bulmayan vs. nedenlerle seçmen nazarında tepki seslerinin yükselmesine neden oluyor.

Bu noktada da, kendisini on yıllardır konumlandırdığı partisine değil de, aday profillerinden veya yapılan başka hatalar nedeniyle, farklı partilere oy vereceğini söyleyen kişi sayısında ciddi artış olduğu gözleniyor.

Bu artışta ki en önemli nedenlerden biri de Türkiye’de uygulanan “ittifaklar” sisteminin getirdiği çaprazlıklardır.

Hiçbir partinin tek başına Tarsus Belediyesi’ni kazanma şansı zaten yok. AK Parti ve MHP, bu seçimlere de “Cumhur” ittifakı çatısı altında gidiyor. Durum böyle olunca seçmen nazarında oldukça hassas olunan bu süreçte “bütünsel söylemler üretebilen, ayakları yere basan projelerini anlatabilen, belediye meclis listesini toplum genelini kapsayıcı şekilde oluşturabilen” aday (başka parti seçmeninden de oy alarak) avantajlı duruma gelecektir.

SEÇİMLER ÖNCESİ “VEKİLLİK DÜŞÜRME” HAMLESİ!

YSK’nın 14 Mayıs seçimleri öncesinde “seçilmesinde her hangi bir yasal engel yok” diyerek Türkiye İşçi Partisi’nden Hatay’da seçimlere giren ve yeterli oy miktarını alan Gezi Davası tutuklusu Av. Can Atalay’ın milletvekilliği TBMM’de yapılan oylama ile düşürüldü.

Yani halkın oylarıyla seçilen bir kişinin vekilliği, halkın meclisinde; tüm itirazlara kulak tıkanarak düşürüldü.

“Hukuk” devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin en yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesi’nin “tahliye edilmesi” kararının uygulanmaması ve ardından vekilliğinin düşürülmesi, ülkemizde tek adam sisteminin geldiği noktanın en acı örneği durumundadır.

Yapılanlar sırf Türkiye İşçi Partisi’ne, Hatay halkına veya Can Atalay’a yönelik değildir. Bu, toplumun ses yükselten tüm kesimlerine karşı yapılmaya çalışılan baskı ve hakim kılınmaya çalışılan otoriter sistemin önünü açma girişimleridir.

Elbette Can Atalay olayının bu vaziyete getirilmesinin kafalarda farklı hesaplar taşıdığı da açıktır. Ekonomik sorunlar nedeniyle toplumun geniş kesiminin sıkıntı çektiği bir dönemde iki ay sonra yerel seçimlere gidilecek.

2009 yerel seçimleri öncesinde nasıl “one minute” olayı seçim malzemesi yapıldıysa, nasıl 2014 yerel seçimleri öncesinde Gezi olaylarında yaşanan ayrıştırıcı dil yine mitinglerde yüksek sesle dillendirildiyse, bir yerel seçim öncesinde de ekonomik sorunlar nedeniyle çözüm bulmakta zorlanan iktidarın, seçim meydanlarında ayrıştırıcı, ötekileştirici ve toplumun dikkatini başka yöne çekmesi gereken konular bulması gerekmektedir.

Bunlardan birisi de maalesef halkın oylarıyla vekil seçilmesine rağmen tutuklu tutulan Can Atalay’dır.

Fakat muhalefet kanadının, özellikle CHP’nin halen iç meselesi olan aday belirleme konusunu bitirememiş olması ciddi bir eksikliktir. Bunun bir an önce bitirilmesi ve seçmenin karşısına net bir şekilde çıkılması şarttır.

Mart 2024 yerel seçimlerinde de halkın beklentileri yönünde hareket etmeyen, yetersiz görüntü veren veya sığ tartışmalarla zaman harcayan birçok muhalefet partisinde ciddi iç tartışmaların yaşanması kaçınılmaz olacaktır.

Hakan BULUT