Tarsus, 90’lı yılların sonu, 2000’li yılların başında, pamuk ekiminden elde edilen ürünlerinin işlendiği tekstil fabrikalarını bir bir kaybeden bir kentti.
Domino etkisiyle devasa kurumların kapısına kısa sürede kilitler vuruldu. On binlerce işsiz, ne yapacağını şaşırır duruma geldi.
Kadim tarihi, toprak zenginliği, ulaşım kolaylığı, havası, suyu zengin Tarsus’ta, o dönemin yönetenleri hemen arayış içerisine girdi. Bu kente bir kimlik lazımdı.
Havaalanı yoktu, organize sanayi bölgesi gerekliydi, ulaşım altyapısının güçlenmesi, zengin tarihinin turizm gelirine dönüştürülmesi ve bir de üniversite kazandırılması için bir girişim gerekliydi.
İlk çıkış noktası olarak İL yapılması konusunda faaliyetlerde bulunuldu. Sonuca ulaşılamadı!
Fakat kentin son 20-25 yıllık geçmişine bakıldığında, İL olmasa dahi ciddi yatırımları kazandığını görüyoruz. Geçmişte hayal olan, arzu olarak kafalardan geçen devasa projeler, bu kent topraklarında bir bir faaliyete geçiyor. Gerçekten güzel gelişmeler yaşanıyor.
OSB’lerde fabrikalar kurulurken, havaalanı açıldı, üniversite sürekli öğrenci alıyor…
Tabi ki projeler güzellikleri getirirken, bazı sorunlara da neden oluyor. Kent nüfusu hızla artıyor, trafikte sıkıntılar meydana geliyor. Tabi en önemlisi ise son yıllarda gençlerin tarım sektörü başta olmak üzere, esnaflıktan uzaklaşması, işçilik yapmak istememesi, bilmem hangi üniversiteden aldığı diplomanın arkasına sığınmasından dolayı, kurulan OSB’de, açılan onca tesiste kalifiye eleman veya çalıştıracak personel bulmak oldukça zor bu kentte.
Durum böyle olunca istihdam ihtiyacı kent dışından karşılanır duruma geldi. Bu şehrin kaderinde zaten var. Son 200 yıllık demografik yapısının oluşumu da bu şekilde gerçekleşmiş…
10 bin yıllık tarihi ile övünürken aslında “bu toprakların her dönem cazibe merkezi olması” ön plana çıkıyor.
***
Bu gelişmeler yaşanırken, sorunların çözümü için kentin tüm dinamiklerinin bir masa etrafında toplanıp, acil önlem planı yapması gerekirken, maalesef biz
Kime yazıldığı pek anlaşılamayan bir sosyal medya paylaşımını günlerce tartışıyor,
Giden koltuklardan kendimize siyasi rant elde etmeye çalışıyoruz!
Kısacası milyar dolarlık yatırımlar gelse de, klasik (sosyolojik) hastalıklarımızdan vazgeçemiyoruz!