Eski dönemlerde, kentin birine hırsız dadanmış.
Gece karanlık çökümce hırsız evleri talan ediyor, Halaç pamuğu gibi attırıyor, yükte hafif, fiyatta pahalı ne varsa alıp götürüyormuş.
İllallah gelen şehir halkı, uzun uğraşlar sonucu, hırsızı yakalamayı başarırlar.
Lakin hırsız ilk duruşmada serbest kalır ve hırsızlığa devam eder.
Şehir halkı yakalar, mahkeme bırakır, defalarca yakalanır, bırakılır…
Vatandaş bıkkın!
Sonunda, ahali toplanıp bir karar alırlar…
-Bu adamı belediye başkanı yapalım o zaman hırsızlık yapamaz, gözümüzün önünde olur derler…
Ve hırsızı belediye başkanı yaparlar!
***
Aradan bir müddete geçmiş, kentten ayrılan birisi tekrar döndüğünde, merakla ilk rastladığı komşusuna sorar:
-Ne oldu hırsızlık bitti mi?
-Bitti bitti…!!! Allah'ı var; kendisi yapmıyor!Fakat şimdi de 2 adam tutmuş onlara yaptırıyor?
Velhasıl: ''Huylu Huyundan Vazgeçmiyor''
***
BOZUKLUK İLÂMDA DEĞİL, BAL ÇÖMLEĞİNDEDİR
Nasreddin Hoca merhumun Konya'da bir işi çıkmış.
Oradaki kadıdan bir ilâm alması gerekiyormuş.
Gitmiş, derdini dökmüş. Kadı oralı bile olmadan bu işin çıkmayacağını, kendisine istediği ilâmı veremeyeceğini söylemiş.
Ne kadar ısrar etmişse de kararından dönmemiş. Hoca mahkemeden küskün küskün çıkınca, bir ahbabına rastlamış. Adamcağız Hoca'nın bu halini görünce:
— Hayrola Hoca, nedir bu halin? diye sormuş. Hoca da zaten dert dökecek birini arıyormuş.
Hemen başından geçenleri anlatarak sözlerini şöyle tamamlamış:
— Bunca masraf ederek, kalktık Konya'ya kadar geldik. Kadı ise haklı olduğum halde ilâmı vermedi. Nasıl dertlenmem?
Ahbabı hangi kadıya başvurmuş olduğunu öğrenince:
— Sen de tam adamına düşmüşsün, demiş. O kadı, Konya'da rüşvet almakla meşhurdur. Rüşvet almadan kimseye ilâm filân vermez. Balı da çok sever. Sen çarşıdan bir çömlek bal alarak O’na götür. Hemen ilâmı alırsın.
Nasreddin Hoca bunu öğrenince, rüşvetçi kadıya bir oyun oynamaya karar vermiş. Önce bir çömlek satın alarak bunu sarı balçıkla doldurmuş. Üzerine de bir parmak kalınlığında süzme bal koymuş. Yeniden aynı kadıya başvurmuş. Kadı içi bal dolu büyük çömleği görünce, hemen Nasreddin Hoca'ya istediği ilâmı mühürleyip vermiş. Nasreddin Hoca dışarı çıkar çıkmaz da hemen çömleğe kaşığını daldırmış. Daldırmasıyla beraber de altının sarı balçık dolu olduğunu görmüş ve nasıl bir oyuna geldiğini anlayınca, adamını Hoca'nın arkasından göndermiş:
— Demin buraya gelen Hoca'yı önle! Ona verdiğim ilâmda bir bozukluk var. Buraya gelsin de düzgününü vereyim, demiş.
Tabiî maksadı ilâmı alıp yırtmak, yenisini de vermemek. Adam koşmuş ve oradan henüz fazla uzaklaşmamış bulunan Nasreddin Hoca'ya yetişerek:
— Hey Hoca Efendi, demiş. Kadı Efendi Hazretlerinin sana vermiş olduğu ilâmda bir bozukluk varmış. Şunu bana ver. Benimle beraber gel de sana düzgününü versin, demiş.
Tabiî Hoca meseleyi anlamış:
— Bozukluk ilâmda değil, bal çömleğindedir, diyerek yoluna devam etmiş
*****
DİŞLERİNİ SAKLADIM
İki yaşlı politikacı eşi sohbet ediyorlar.
-Benim bey bu aralar kötü bir alışkanlık edindi. Tırnaklarını yemeye başladı. Ne yaptıysam bir türlü vazgeçiremedim.
Diğer kadın cevaben:
-Haklısın çok sinir bozucu bir durum! Geçenler de benimi ki de yiyordu ama ben uyguladığım bir tedbirle engelledim. Şimdi tırnak falan yediği yok.
-Çok iyi! Lütfen ne yaptıysan bana da öğretir misin?
-Çok basit dişlerini sakladım!!!
******
AKLINIZDA BULUNSUN: KİTAP OKUMAK NEYE YARAR?
Bir kısmı kelime dağarcığını zenginleştirir.
Bir kısmı bilgi ve irfanını arttırır.
Bir kısmı ahlakını güzelleştirir.
Bir kısmı yazı ve konuşma üslubuna incelik katar.
Bir kısmı içindeki merhameti, sevgiyi, şefkati ve özgüvenini çıkartır.
Bir kısmı nerede nasıl davranacağını öğretir.
Velhasıl; Kitap okumak bir şeye yaramaz. HER ŞEYE YARAR!