
İmamoğlu’na ceza verilmesine sebep olarak gösterilen olay şöyle gelişti:
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun İmamoğlu’na “ahmak” dediğini soran gazetecilere cevap veren İmamoğlu, “Ben ahmak değilim. Asıl ahmak olan seçimleri iptal ettirenlerdir” dedi.
YSK üyelerinin de harekete geçirilmesiyle hakkında dava açılan Ekrem İmamoğlu önceki gün 2 yıl 7 ay 15 gün cezaya çaptırıldı. Şaka gibi bir olay.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu başta olmak üzere CHP’nin önde gidenlerine ve muhalif olan herkese ağza sığmayacak küfür ve hakaretleri görmeyen yargı, “ahmak” kelimesini yakaladı ve sonuçta olanlar ortada.
Yaşanan bu olay İmamoğlu meselesi değildir. asıl mesele İmamoğlu’na görev veren İstanbulluların iradesinin gasp edilmiş olması meselesidir.
Ha bu arada ceza isteyen savcı Furkan Okudan’ın da AKP Canik Belediye Başkanı İbrahim Sandıkçı’nın yeğeni olduğunu da unutmamak gerekiyor!
AKP MUSLUĞU İYİCE AÇTI
AKP’lilerin iktidar oldukları günden bugüne ilk kez vatandaşlara bu kadar kibar davrandıklarını, çok yardımsever olduklarını görüyoruz.
AKP’nin önce gidenlerinin maşallahları var. Sanki pamuktan daha yumuşaklar!
Önümüzdeki aylarda yapılacak olan genel seçimleri yeniden kazanabilmek için her yolu kendilerine mubah gören hükümetin hak sahibi insanlara yapılan para yardımını dahi geniş bir alana yaydıkları, yardım gönderilenler arasında muhalif partilerden bazı isimlerin oldukları da görülür oldu. Dağıtılan paralar vatandaşın kendi öz parası olmasına rağmen sahip çıkarak yapılan yardımlarla daha çok oy alabilmenin hesabını yapanların ise AKP’lilerin olduklarını görüyoruz.
Geride kalan 20 yıl hem de kesintisiz bir şekilde ülke yönetiminde bulunan ancak, gelinen noktada halktan kopuk (!) yaşayan AKP ve onun hükümet icraatlarının bir tek sebebi var, o da önümüzdeki seçimleri kazanabilmek, o lüks koltuklarda kalıp dolgun maaşları ve gücü devam ettirebilmek.
Birilerinin vatan-millet söylemlerinin hikaye olduğunu görüyoruz.
Çarşı-pazarın el yaktığını, bir ekmeğin 6 TL, bir kilo peynirin 200 TL olduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni kendileri yönetmiyormuş gibi davranan, hatta vatandaşı şimdilerde hatırlamaya çalışan iktidar mensupları, yapılacak seçimlerde vatandaşın demokratik yollarla sandıkta vereceği dersi nasıl önleyeceklerinin hesabını yapıyorlar.
“Tebdili kıyafette hayır vardır” sözü, boşuna söylenmiş bir söz değildir. Türk halkı laikliğe sahip çıkacak ve gitmesi gerekenleri mutlaka göreceklerdir.
“Kör dahi aynı çukura iki defa düşmez” derler. Önündeki sofrası kaybolan vatandaştan yeniden hoşgörü beklenemez.
Türkiye ve Türk insanı yaşadığımız bu dönemde her şeyi gördü, her şeyi duydu.
Öyle ki, “Cumhurbaşkanımız ay’a 4 şeritli yol yapacağız, dese Türk insanı inanır” sözünün sahibi milli damat Berat Albayrak.
Sadece ve sadece 6 yaşındaki bir çocuğa gelinlik giydirip 29 yaşındaki bir varlığın kucağına atılabileceği gerçeğini “tarikatlar ve cemaatler” sayesinde yaşanabileceğini öğrendi milletimiz. Akıllara durgunluk veriyor. “Olamaz, yapılamaz” denilen şeyleri yaşar, kat kat üzüntü duyar olduk.
Tam 20 yıldan beri devletin tüm kademelerinde görev yaptığı halde “Bana bir kez daha oy verin diyen siyasetçiyi de hep birlikte gördük.
Ha ne mi gördük?
Tarikat yurtlarında çocuklara tecavüz edilmesini değerlendiren Aile Bakanı’nın “bir defayla bir şey olmaz” dediğine şahit olduk ulusça. Allah sonumuzu hayır getire..
BOZDOĞAN AĞIR BİR YÜK!
Haluk Bozdoğan’ın Tarsus Belediye Başkanlığı koltuğuna oturduğu günden günümüze kadar olan süreçte TİY kongrelerini (olağanüstü kongrelerini) yazmaktan şahsen bıktık, usandık. Okuyucularda sıkıldı sanırım. Üç gün önce yani Salı günü yine Tarsus İdmanyurdu’nun (bilmem kaçıncı) olağanüstü kongresi vardı.
Ekim ayında yapılan kongrede seçilen yöneticilerin bir kez olsun toplanamadan dağılmaları üzerine yeni bir kongre kararı alınmış ve Salı günü yapılmıştı.
Salı günü yapılan kongrenin de Tarsus İdmanyurdu’na bir faydası olmayacağı orta yerde duruyor. Cumhuriyetle yaşıt olan Tarsus İdmanyurdu camiasının yerlerde sürünüyor olması kadar acı bir şey olabilir mi?
Tarihi boyunca hiç karşılaşmadığı kadar olumsuzluklarla karşılaşan Tarsus İdmanyurdu camiası bugün için futbolcularını kaybetmiş, yöneticilerini kaybetmiş, tesis elektrikleri kesilmiş vaziyette! Öyle ki deplasmana gidecek mazotu bulamıyor.
Bu köklü camia bu hallere nasıl düştü denecek olursa, bazı şahsiyetlerin kaprislerinin rol oynadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Allah onları bildiği gibi yapsın.
Bu köklü camiada yeni bir olayın alışkanlık haline getirildiğini görüyoruz. 2-3 ayda bir yapılan kongre sonucunda göreve gelen zat-ların en az 100 tane yeni üye yaptıklarına şahit oluyoruz.
Kimi kendi çevresinden üye yaparken, Haluk Bozdoğan’da Belediye bünyesinde yer alan personelleri TİY kulübüne üye yapıyor. Yani hep ard niyetli davranışlar. Bu tip düşüncelerin ön planda olduğu yerde başarı olur mu?
Haluk Bozdoğan eğer ki, “Ben artık Tarsus İdmanyurdu kulübüne yardım etmem” diye bir düşünceye sahipse, O’na buradan sesleniyorum…
Haluk Bozdoğan, Tarsus’ta bir tane Belediye Başkanlığı koltuğu var, ona da sen oturuyorsun.
Tarsus İdmanyurdu’na yardımcı olmayacaksan oturduğun koltuğu terk et, CHP’den biran önce istifa et. Çünkü sen taşınamayacak kadar ağır bir yüksün!